İZMİR, Aydın ve Ödemiş arasına demiryolu hattı yapılacakken, Osmanlı Devleti'nin uygun şartlarda kredi arayışında olduğunu öğrenen Wagons-Lits temsilcileri bir görüşme ayarlayıp gelirler.
Kredi kullanmak yerine hattı kendilerinin inşa edeceğini ve nakit hiçbir taleplerinin olmadığını dile getirirler. Bu ilk etapta çok cazip bir tekliftir ancak "Altından ne çıkacak, niye bedava yapsınlar?" gibi sorular zihinlerde belirir.
Sonraki toplantıda diğer şartlar sıralanır: Hattı şirket yapacak, hat tamamlanıp tren seferleri başlayana kadar ödeme talep edilmeyecektir. Hat bittiğinde yolcu trenine 2 adet lüks vagon eklenecek ve bu vagonlardaki yolcu ücretini şirket belirleyecektir. Osmanlı Devleti, bu vagonların boş kalan koltuklarının ücretini garanti edecektir.
"Altı üstü 2 vagon, her türlü kâr ederiz" düşüncesiyle anlaşma, uluslararası mahkemeleri yetkili kılmak kaydıyla imzalanır.
Fikir babası Amerikalı George Pullman'ın adıyla anılan vagonlar sefere başlar. Şirket astronomik bir fiyat belirler ve Osmanlı Devleti ödemeyi yapar. Bu ödemeler Atatürk, İnönü, Menderes, Demirel ve Ecevit dönemlerinde de devam eder.
1982 yılında Tevfik Altınok Hazine Genel Sekreteri olduktan bir süre sonra önüne bir dosya gelir. Dosyanın kapağında "Wagon Li" yazmaktadır. Dosyayı açıp incelediğinde gözlerine inanamaz. Şirkete öyle bir imtiyaz verilmiştir ki, hazineden aldıkları para o hattı onlarca kez inşa edecek düzeye ulaşmıştır. Dosya, imtiyazın yenilenmesi talebiyle önüne gelmiştir. Tevfik Altınok dosyayı imzalamaz ve hazineyi büyük bir yükten kurtarır.
Bursa yöresine ait bir türkü akıllara gelir:
Zeytinyağlı yiyemem, basmadan fistan giyemem.
Okuyanlara ve dinleyenlere "Aman" dedirten bu türkü, Marshall yardımları çerçevesinde başta Gemlik olmak üzere o yöredeki binlerce zeytin ağacının kesilmesiyle daha da anlam kazanır. Amerikan mısırözü yağı övülürken, zeytinyağının sağlığa zararlı olduğu propagandası aylarca sürdürülür. Hatta akılda kalması için ısmarlama bir türkü bile yaptırılır. Hem zeytinyağımız hem de Sümerbank'ın ürettiği basma hedef alınmıştır. "Mısıryağı ye, Amerikan bezi giy" söylemleri yaygınlaşır.
Bizim siyasilerimiz mecliste Muhammed Ali taklidi yapıp birbirlerini yumruklayıp milleti bölerken, yabancılar binlerce kilometre öteden gelip haşhaş ekimini yasaklatır, zeytin ağaçlarını kestirir ve tüm sigara fabrikalarını kapattırır.
Dünyada bu kadar verimli topraklara sahip başka bir ülke yoktur; taşı dikseniz yeşerir. Ancak vizyon sahibi devlet adamı yetiştirme konusunda ne yazık ki yetersiziz.
Bu olaylar silsilesi, siyasetçi ile devlet adamı arasındaki farkı gözler önüne seriyor. Siyasetçi günü kurtarma derdindeyken, devlet adamı geleceği düşünerek uzun vadeli ve milletin menfaatine olan kararlar alır. Tevfik Altınok'un yaptığı gibi...
Esen kalın...