Güvenlik görevlilerine, özellikle de polise, gelen saldırıyor, giden saldırıyor! Zabıtaları ise, tınlayan yok. Geçmişte, bırakın güvenlik görevlilerini, sıradan bir devlet memuruna karşı bile insanlarımız mesafeli durur, saygı gösterirdi. Doktorlarımıza ve öğretmenlerimize saldırmak, neredeyse sıradan vakaya döndü! Polis, herhangi bir olaya ya da eyleme müdahale etmek üzere görevlendirilmesine rağmen, eylemciler polise, taşla, sopayla, bıçakla saldırırken, görevli kendini savunmak için, yumruk sallasa, tekme atsa ya da elindeki copla müdahale etse, orantısız güç kullandı diye hakkında soruşturma açılabiliyor. Yargı da, neredeyse suçluyu korur hale geldi! Adam, görevli polisi orasından burasından bıçakla yaralıyor sonra da serbest kalıp, elini kolunu sallayarak gezebiliyor. Polise dönük özellikle de Antalya genelinde, emekli polis memuru bir dostumun anlattıklarına göre, herhangi bir olayda bir görevli, başarılı bir operasyon yaptığında, diğer illerde, polis taltif edilip maddi ve manevi açıdan ödüllendirilirken, Antalya Valiliğinin bunu uygulamadığı gibi, genelde polislerimiz tedavi için, malulen emekli edilme korkusuyla psikiyatriye gidemiyorlarmış. Televizyonlarda yayınlanan eylemlerde, güvenlik güçlerimizin özellikle de polisimizin içler acısı haline her gün şahit oluyoruz. Devlet, polisin eline cop, beline silah veriyor. Polis her ikisini de kullanamadıktan sonra, silahla copa ne gerek var? Bırakın güvenlik görevlilerini ya da polisi, sıradan bir vatandaş olarak, birileri size taşla sopayla hatta bıçakla saldırmaya kalksa ne yaparsınız? Öylece put gibi durup, saldırganı mı beklersiniz yoksa elinizdeki imkanlar ölçüsünde siz de kendinizi savunur musunuz? Geçmişte polisin bir sürü yanlışları olmadı değil. Vatandaşların işkenceden geçtiği dönemler de oldu. Çok daha önemlisi, polisin keyfiliğe ve kişiselliğe dayalı bazı uygulamaları da oldu. Geçmişteki tüm bu olumsuzlukların faturasını bugünkü polisimize çıkarmak da büyük haksızlık. Güvenlik güçlerinin, neredeyse ellerinin, kollarının bağlandığı bir ortamda, polisin caydırıcılığından söz etmek mümkün mü?