Parti fanatizmi?

Siyasi partiler, demokrasilerin olmazsa olmazı. Ülkeyi ve ülke insanını yönetme iddiasıyla yola çıkan ve benzer görüşlere sahip beyinlerin bir araya gelerek oluşturdukları bir siyasi yapı. Her partinin bir dünya görüşü, bu görüşe uygun...

Siyasi partiler, demokrasilerin olmazsa olmazı.
Ülkeyi ve ülke insanını yönetme iddiasıyla yola çıkan ve benzer görüşlere sahip beyinlerin bir araya gelerek oluşturdukları bir siyasi yapı.
Her partinin bir dünya görüşü, bu görüşe uygun politikaları, bu politikalar çerçevesinde ele alınmış programları ve somut projeleri vardır.
Seçmen ise, kendi beklentilerine cevap verebileceğine inandığı bir siyasi partiye oyunu verir.
Bir seçimde A partisine inanıp oyunu verirken, bir başka seçimde başka bir partiyi tercih edebilir.
Futbol takımı tutar gibi, doğuştan bir partinin körü körüne taraftarı olunmaz.
Böyle bir körlük, hem ülkenin hem de ülke insanının aleyhine olur.
Ülkeye ciddi katkılarda bulunan partiler ve bu partiye mensup kadrolar desteklenirken, başarısız olanlar ise oy verilmeyerek alaşağı edilir.
Demek ki, seçmenin bir partiden bir partiye destek vermesi, döneklik değil akılcılık ve de gerçekçilik.
Tabii ki, herhangi bir partinin mensubu olan, orada kariyer yapmayı düşünen insanlar, yıllarca emek verdikleri bu yapıyı savunmak ve o yapı sayesinde bir yerlere gelmek istediklerinden, bilerek ya da bilmeyerek belli bir fanatizmin hatta bencilliğin içine girebilirler ve inatla başarısız olduğu tescillenmiş o siyasi yapı içinde kalmaya da devam edebilirler.
Ama seçmen kesinlikle böyle bir yanlışın içine girmemeli, başarılı olanla, başarısız olanın ayrımını yapmalıdır.
Katı ideolojilere dayalı siyasi yapılanmalarda, gençlik genellikle, soyut kavram ve sloganlarla belli koşullanma içine sokulup özgür düşünme yetileri büyük ölçüde ortadan kaldırıldığı içindir ki, ömür boyu, yanlış doğru demeden aynı çizgide dolap beygiri gibi dolaşıp durmaktalar! 1980’e kadar Türkiye parti fanatizminin dar kalıplarına sıkışıp kalmıştı.
1980 sonrasında, Türk halkı farklı arayışlara girmeye, parti fanatizminden kurtulup, inanıp güvendiği siyasi yapılara geçme gerçekçiliğini göstermeye başladı.
Kararsız oyların miktarı ne kadar artarsa, toplumun bilinç düzeyinin de o ölçüde arttığını söyleyebiliriz.
Bunun en somut göstergesi de, bir seçimde birinci ya da ikinci parti konumuna yükselen siyasi yapılar, bir başka seçimde başarılı olamazlarsa, barajın altına düşebildikleri gibi siyaseten de mevta olabiliyorlar.
Oy dağılımlarına baktığımızda, seçmen çok olumlu bir biçimde, demokrasiyi özümleme ve benimseme noktasında, ciddi mesafeler kat ettiğini görebiliyoruz.
Baksanıza, Alanya’da bile, ismi bir partiyle özdeşleşmiş önde gelen isimler bile, bugün bambaşka bir çizgide yer alan bir partide önemli görevler üstlenebiliyorlar.