12 Eylül 1980 darbesini yapan Kenan Evren ve kuvvet komutanları, ilk iş olarak partileri kapatmışlardı. Kenan Evren’in her sözü kanun gibi algılanıyor, o ne derse derhal yapılıyordu. 1961 Anayasasını ilga edip yeni Anayasayı referandumla kabul ettiler. Aradan üç yıl geçtikten sonra parti kurulmasına izin verildi ama paşalar hem adayların pek çoğuna, hem de yeni kurulan partilerin bazısına veto hakkını kullandılar.
Örneğin DYP'yi seçime sokmadılar. ANAP, Halkçı Parti (HP) ve Milliyetçi Demokrat Parti'ye (MDP) icazet verildi. Böylece 6 Kasım 1983 milletvekili seçimine bu üç parti girdi. Bildiğiniz gibi ANAP Genel Başkanı Turgut Özal, HP'nin Genel Başkanı Necdet Calp ve MDP'nin Genel Başkanı da Org. Turgut Sunalp idi.
Seçimlerden 15 gün kadar evvel, telefonla eski AP milletvekili ve yakın dostum Hilmi Biçer beni aradı. Hilmi beyle 12 Ekim 1969 seçiminde birlikte AP'den aday olmuştuk. O zaman Sinop’un 4 milletvekili vardı. Seçim sonunda AP'den Mustafa Kaptan ile Hilmi Biçer seçilmişlerdi. Onun için yakın dostum diyorum. DYP'nin seçime sokulmayışı sonunda Hilmi bey MDP'den aday olmuş ve benim de aday olmam için telefon ediyordu. Kızılay’daki avukatlık bürosuna gittim. "Ben senin de aday olmanı istiyorum, Turgut beyle konuştum, senin yerin hazır, tüm masraflarını ben karşılayacağım, cipin, şoförün hazır, hemen hazırlan yarın Sinop’a gidiyoruz" diyerek öyle bir emri vaki yaptı ki, hayır diyemedim. Çünkü, 1969 seçiminde çok cüz’i bir farkla kaybetmiştim seçimi. Seçime bir hafta kala trafik kazası geçirmiş, Kemal Kılıçdaroğlu gibi, oyumu dahi kullanamamıştım.
Her ne ise bu anımı burada noktalıyorum ve yeni seçimde karşılaştığım bazı olayları anlatmak istiyorum. O zaman Sinop’un 7 ilçesi vardı. Ben Ayancık ve Türkeli’nden, Hilmi Biçer Boyabat ve Durağan’dan ve diğer adayımız da Sinop, Gerze ve Erfelek ilçelerinden sorumlu olacağız. Ben var gücümle iki ilçede gece, gündüz çalışıyorum. Bire bir temas ettiğim ve beni çok iyi tanıyan herkes, Turgut Sunalp’in asker olmasından, dolayısıyla MDP'nin de askerlerin partisi olduğunu belirtiyorlar, "Bu şekilde oyumuzu ANAP’a vermeyi düşünüyoruz" diyorlardı. Ben de Paşa’nın Kanada’da 2 yıl büyükelçilik yaptığını, dolayısıyla batı kültürünü benimsediğini ifade ediyordum. Böylece pek çok kişiyi ikna etmiş idim. Ne var ki, Kenan Evren seçime 3-4 gün kala iki akşam MDP'yi öven iki konuşma yapması ile yalnız Sinop'ta değil Türkiye genelinde halkın MDP'den yüz çevirip ANAP’a yöneldiğine üzülerek tanık olduk. Seçim sonunda, ANAP 212, HP 117 ve MDP 71 Milletvekili çıkardılar, böylece ANAP 1. parti olarak hükümeti kurma görevi Turgut Özal’a verildi. Turgut Sunalp’la seçim sonunda Ankara’da seçime giren adaylarla yaptığı yemekli toplantıda karşılaştım, bir daha da görüşmemiz hiç olmadı. MDP, bir zaman sonra feshedildi, böylece cismi gitti ismi kaldı yadigar.
Bu hususu neden anlattığıma gelince... Gaziantep milletvekili basın kökenli Şamil Tayyar, bir TV kanalında, yaptığı konuşmasında, Turgut Sunalp için “O Ergenekon'un bir numaralı adamıdır” dedikten sonra devamla, 1971'de tutuklu bulunan Abdullah Öcalan için, “O kişi bizim adamımızdır, salıverin” diye, Genelkurmay 2. Başkanı sıfatıyla, savcıya telefon edip Öcalan’ın serbest bırakılmasını sağladığını beyan etmiştir. Şamil Tayyar, ayrıca o dönemdeki savcıya ismiyle seslenerek, “Çık erkekçe, delikanlıca ve mertçe o gün olanları anlat ki, gerçekler su yüzüne çıksın” dedi. Bu konuşmaları dinledikten sonra, Türk halkının ne kadar öngörü sahibi olduğunu ve benim gibi kişilerin ne kadar öngörüsüz olduğumuzu hem utanarak, hem de üzülerek itiraf ediyorum. O seçimde çok koştum, çok yoruldum sonunda seçilemediğime değil ama 30 yıla yakın bir süre geçtikten sonra Turgut Sunalp hakkında duyduğum bu gerçek, beni ziyadesiyle üzmüş bulunuyor. Ne yapalım ki, insanlar çok kez böyle yanılabiliyor, tek tesellim budur işte…