Gazeteci yazar, bir dönem Demirel ve Erbakan’ın da danışmanlığını yapan İlnur Çelik’in son açıklamaları insanın kanını donduracak cinsten.İşin çok daha ilginç yanı, Çelik’in bu açıklamaları sonrasında internette başlatılan Çelik’i karalama kampanyaları düşündürücü.Çelik’le ilgili iddialar doğru olsa bile, Çelik’in anlattıklarının doğru olmadığı anlamına da gelmez!Çelik’in anlattıklarına göre, dönemin komutanları, Erbakan’ın istifa etmesini yoksa darbe yapacaklarını Çelik’e söylüyorlar.Çelik konuyu Demirel’e ve Erbakan’a iletmesine rağmen, koskoca Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ı darbe yapmakla tehdit edilmelerine karşın, bir şey yapamıyor, ellerindeki yetkileri kullanacak cesareti gösteremiyorlar.28 Şubat operasyonuna Erbakan ve Çiller neden karşı çıkamadılar?Cumhurbaşkanı Demirel’in, Başbakan Erbakan’la Başbakan Yardımcısı Çiller’in yanında yer almayıp, darbe tehdidinde bulunan askerlerin yanında yer almasının, Erbakan ve Çiller'in elini kolunu bağladığı kesin!Bu durumda Erbakan’ın, hem Cumhurbaşkanının hem de diğer muhalefet partilerinin desteği olmadan, darbecilere karşı durması pek mümkün gözükmüyor.AK Parti yani Başbakan Erdoğan, böylesine köklü bir geleneğe sahip, ittihatçı ve darbeci derin yapılanmaya nasıl karşı durabildi?AK Parti, tek başına iktidar olmanın avantajını kullanıyor.Hükümet, her tür tehdide hatta Genelkurmay'ın sert bildirilerine karşı soğukkanlı yaklaşıp, kritik süreçleri sabırla karşılayıp, başarılı olabileceği zamanı beklemiş, bunun için de, zamanı geldiğinde, darbecilere karşı çok güçlü kararlara imza atarak, her alanda onların gücünü kıracak adımları atma becerisini göstermiştir.AK Parti’nin, darbelere ve darbe girişimlerine karşı, bunca yıl neden beklediği iddiaları, gerçekçi değil.12 Eylül referandumuyla Anayasada yapılan değişiklikler bu operasyonların yağılmasına ciddi katkılarda bulundu.Daha da önemlisi, ordu mensuplarının ya da yargının siyasete özellikle de iktidara dönük her müdahalesini AK Parti fazla tepki göstermeden savuşturmasını bildi ve her seçimde de oylarını artırarak, çok daha güçlü bir hale geldi.Refah Partisi’nin birinci parti olmasıyla başlayan, bürokratik oligarşinin derin yapısı her alanda etkin olmuş, medya, yargı, iş adamları, büyük holdingler, bürokrasinin belli kanadı, siyasetçiler bu yağma düzeni içinde aktif roller üstlenmişler.Bu vurgunlar yapılırken, toplumun bir kesimi de bu adamları, şeriata karşı çıkan laik cumhuriyeti korumaya çalışan yurtseverler olarak görerek bunlara alkış tutabilmişlerdir.Toplumu, laik cumhuriyetin tehlikeye girdiğine ve cumhuriyetin elden gitmek üzere olduğuna inandıranlar da, başta medya olmak üzere bir sürü kitle örgütleri ve silahlı kuvvetler mensuplarıydı.Toplumun bir kesiminin, demokrasiden çok laik cumhuriyete odaklandığı bir gerçek.Öyle ki, dinsel ritüellerin öne çıktığı, siyasetçilerin kişisel inançlarını toplum önünde yaşamaya kalkmaları, İmam Hatiplerin toplumun bir kesimince fobiye bir kesimince de hobiye dönüşmesi, kızların bile İmam olamayacakları halde İmam Hatiplere gitmeleri, İmam Hatip okullarının ihtiyacın üzerinde bir sayıya ulaşması, türbanın ve çarşafın modaya dönüşmesi, toplumun bir kesimini ciddi bir biçimde kaygılandırdığını da, dikkate almakta yarar var.Bunların bu kaygılarına da saygı duymak gerekir.–DEVAMI YARIN-