Ona güvenmek için kendine şans ver!

'YÜZYILIN en büyük sorunu nedir?' diye bahsi geçen araştırmalarda sonuç nedense güven olgusunu, gözler önüne sermektedir. Kime nasıl, ne kadar ve niye güvenmeliyim? Güvenmenin temelinde aslında karşınızdaki kişiye duyduğunuz...

'YÜZYILIN en büyük sorunu nedir?' diye bahsi geçen araştırmalarda sonuç nedense güven olgusunu, gözler önüne sermektedir. Kime nasıl, ne kadar ve niye güvenmeliyim?
Güvenmenin temelinde aslında karşınızdaki kişiye duyduğunuz güvenden ziyade, kendinizi güvende hissetmeniz, kaygı ve korkularınızdan arınmak isteyişiniz baskın rol oynamaktadır. Bu açıdan baktığımızda değineceğim konu, psikolojik, sosyal ve de duygusal açıdan güven olgusudur. İnsanların bir arada yaşayabilmelerini, ortak işler yapabilmelerini ve ortak hareket edebilmelerini sağlayan en önemli unsurlardan bir tanesidir, güven. Elbette önümüze çıkan her insana güvenebilmemiz mümkün değildir. Peki, o halde ilişkilerde güven nasıl oluşur ve de tanımlanır? Güven dediğimiz olgu, aslında o kadar ince bir çizgidedir ki… Her iki tarafı da bağlar. Sonuçları ve kişide yarattığı etkisiyle ele alındığında güvenen kişinin güvenmeye olan yatkınlığı ve açıklığı ile güvenilen kişinin verdiği ‘güvenilirlik sinyalleri’, güveni meydana getirmektedir. Güven ilişkilerin devamlılığını sağlayan, en önemli etkendir. İnsan karşısındakine güvendikçe, daha rahat bağlanır ve hayatı paylaşır. Güvenmek kolay olmasa da insanlar zaman içinde güvene dair ufak da olsa birtakım belirtileri saptamayı öğrenirler. İnsanlar zor zamanlarında yanlarında olan, ihtiyaç duyduklarında destekleyen ve mutluluklarını paylaşan kişilerde güveni bulurlar. Güvenin olmadığı ilişkilerde, kişi kendisini sürekli diken üstünde yürüyormuş gibi hisseder. Garip bir duygudur, vesselam! Her an, her hareketini karşısındakinin bakış açısıyla değerlendirmeye ve kontrol etmeye çabalayarak hayatı kendine de ona da zehir eden insan bir süre sonra yaşamaktan dahası, kendinden bile sıkılır hale gelir. Duygu ve düşüncelerini özgürce ifade edemez. Bu da oldukça can sıkıcı, yorucudur. İnsan, karşısındakine güvenebilmek için onun kendisini sevdiğinden, koruyup kolladığından ve ona bağlı olduğundan emin olmak ister. Şefkate âşık olan kişiler, bilhassa da kadınlar, âşık oldukları kişi tarafından sevildiklerini, değerli olduklarını hissettikçe güven konusunda sıkıntı yaşamayacaklardır. Ta ki karşısındaki kişinin yanlışını duyana, görene, bilene, yakalayana kadar! Her konuda olduğu gibi ilişkilerde de güveni oluşturabilmek için zamana ihtiyaç vardır. Beraber yaşanan anılar çoğaldıkça, paylaşılanlar arttıkça, dertlerden ve mutlu günlerden beraber geçildikçe, insan karşısındaki kişiyle daha çok yakınlaşır. Paylaşımlar ve karşılıklı yatırımlar arttıkça da güven duygusu daha çok kendini gösterir.
Güven konusunda en mühim olan nokta, karşılıklı anlayış ve birbirlerini dinleyebilme yetisidir. Bu şekilde ihtiyaçların doğru algılanacağı ve gerekli yerlerde güvenin getirilerinin elde edilebileceğine daha rahat inanılır. Bunun yanı sıra, yapılan araştırmalar, güvenin oluşumunun, karşı tarafın kendisi ve hayatı üzerinde ne kadar kontrol sahibi olduğu ile doğru orantılı ilerlediğini göstermektedir. Özel hayatında, işinde, hobilerinde düz bir çizgide ilerleyen insanlar, toplumda daha ‘güvenilir kişiler’ olarak algılanırlar. Güvenmek, risk almaktır. İtirafta bulunmaktır. Açık olmaktır. Olumsuz tavırlar, sahte bakışlar ve yalanın ardına gizlenişler ilişkiye bir şans daha tanısa bile ilişkiyi zedelenmekten kurtaramaz. Sarsılan ilişki, belki bir şekilde devam eder ama sallantılar devam ettikçe her iki tarafta da çeşitli huzursuzluklar yaratarak kişileri birbirine düşman edecek konuma getirebilir. Güven, bir ilişkide sadece aldatmamak değildir. Güven, fiziksel aldatmanın yanında duygusal-sosyal-düşünsel olarak da sadık kalabilmek, beraberlik başlamadan önce nasıl ilgiliyse beraberlik başladıktan sonra da hep aynı şekilde sevgi, saygı ve sadakati devam ettirebilmektir. Güven duygusunu içselleştirebilen insanların hayatınızda olması dileğiyle, mutlu hafta sonları!