Otuz küsur yıldır ülkemin çeşitli gazetelerinde yazıyorum.
Bu süre içinde, olabildiğince partiler üstü kalmaya, güncel siyasete bulaşmamaya özen gösterdim.
Hele hele belden aşağı konuları, hiç ama hiç, köşeme bulaştırmadım.
Hele de gazetem Yeni Alanya’daki yazılarımda, buna çok daha fazla özen gösterdim.
Çünkü günümüz Alanya’sı, çok büyük ama bir o kadar da küçük bir yer.
Alanya’da yaşayan herkesin, birbirinin aldığı nefesten, attığı adımdan haberi var.
Hepimiz buna göre davranmalı, kendisinin yaptığı yasa ve aktöre dışı eylem ve söylemleri, deyim yerindeyse kendisinin yediği naneler, kırdığı cevizler varken; başkalarını da aynı eylem ve söylemler için suçlamamalı.
Hele hele belden aşağı söylemlere ve iftiralara hiç girilmemeli.
Yüz yüze bakıyoruz.
Ayıptır ve günahtır.
… …
Ama efendim, ben siyasetçiyim ve bu siyaseti yapmak zorundayım!
Yerin dibine batsın böyle siyaset.
Olmaz olsun böyle bir siyaset.
Olmaz olsun böyle gazetecilik.
Adları makamları önemli değil; bir yirmi gün kadar önce bir hanımefendiye yapılan bel altı saldırı nedeniyle; o hanımefendinin gözyaşları içinde anlattıklarına;
Dün de (yine adı sanı önemli değil) bir siyasetçinin, kendisine yapılan mesnetsiz saldırılara olan tepkisine tanık oldum.
Yapmayın.
Lütfen yapmayın.
Ne siyaset böyle bir şey, ne gazetecilik…
* * *
Cumartesi günkü gazetemizde, Büyük Şehir Belediyesine atanan üst düzey yetkililer ve alınan işçiler için “üzüldüm” diye başlayan, eleştiriler vardı.
Bu ifadeleri kullanan kişilerle, siyasi görüşlerimiz farklı olsa, severim bu kişileri.
Ama tepkileri yanlış ve hoş değil.
Zira sizler böyle söylerseniz; birileri de çıkar, “20 yıldır açılan yazılı sınavlarda ilk onun içine girenlerin, hiçbiri neden işe alınmıyor da iktidar partisi yanlıları alınıyor?…” der.
“20 yıldır başımızda ki iktidar farklı mı davranıyor sanki; biz çok daha fazla üzgünüz…?” der.
Yapmayın.
Lütfen yapmayın.
Alanya büyük olduğu kadar, küçük bir yer.
Ve herkesin, birbirinin aldığı soluktan, yediği herzelerden haberi var.
Herkesin birbirine söyleyecek sözü var.
Yapmayın.