Yıllar boyu, hem siyasette hem de futbolun her alanında çok aktif bir biçimde yer aldım ve bu neredeyse benim yaşamımda bir hobiye dönüşmüştü.
Bugün bu iki alan da benim için fobi haline geldi.
Siyaset, rezil bir çizgiye taşınırken, futbol da çok daha tehlikeli alanlara doğru kaymaya başladı.
Bu çirkinlik, kulüplerimizin kendi aralarındaki yarışlarda tavan yaparken, dışarıda sporseverler olarak sevinebileceğimiz başarılara da imza atılmaya başlandı.
Bu sezon, Galatasaray’ın Şampiyon Kulüpler Kupası’ndaki, Fenerbahçe’nin de UEFA’daki başarıları göğsümüzü kabarttı.
Türkiye, bu iki güzide kulübümüzün, çeyrek ve yarı finale kadar yükselmeleriyle ciddi puanlar topladı.
Bu yıl Spor Toto Süper Lig’inin, kaliteli, renkli ve de çekişmeli geçtiğini söylemek mümkün değil.
İçteki çekişmeler, futbol anlamında asgari düzeyde kalırken, Avrupa arenasındaki çekişme azami düzeye tırmandı.
Bu başarıya imza atanlar da, Galatasaray’la Fenerbahçe idi.
Demek ki, Türk futbolunun bu yılki lokomotifleri bu iki kulübümüz.
2012-13 futbol sezonundaki gelişmelerden pek memnun olduğumuz söylenemez.
Kulüp yöneticilerinin birbirlerine dönük açıklamaları hiç de hoş değildi.
3 Temmuz süreci, Fenerbahçe’yi linç girişimiydi ve de çok çirkindi!
Ne pahasına olursa olsun şampiyon olma hesapları içinde olan
bazı kulüp yöneticileri, teknik adamlar, başarı için havayı gererek, rakiplerini korkutarak maç kazanma hesabı içine bile girebildiler.
Ama bu tür ilkelliklerin çok riskli ve de tehlikeli olduğunun bilincine varıp, belli bir sorumluluk duygusu içinde hareket edilmesi gerekir.
Sezonun en üzüntü verici olayı, bir taraftarın bıçaklanarak öldürülmesi ile Bursaspor Başkanı İbrahim Yazıcı’yı genç yaşında kaybetmemiz.
Bu sezonda, yöneticilerin, teknik adamların ve taraftarların karşılıklı olarak ortaya koydukları çirkinlikler nedeniyle futboldan soğuduğumu söylemeliyim.
Fatih Terim gibi bir efsanenin sportmenliğe yakışmayan çıkışları, hakemleri ve rakip futbolcuları olumsuz yönde etkileyecek çıkışları anlaşılır gibi değildi.
Hele hele Sabri ile Volkan’ın ortada kapışacak bir şey yokken, karşılaşmanın son dakikalarında ortaya koydukları rezillik affedilecek gibi değil.
Bana göre, bu sezona damgasını vuran üç kulüpten ve üç teknik adamdan söz edebiliriz.
Sezona çok zor koşullarda başlayan Beşiktaş ve teknik direktörü Samet Aybaba’nın ikinciliği kıl payı kaybetmesi büyük başarı.
Sezon ortasında ligden düşeceğine kesin gözüyle bakılan Elazığspor’la Akhisar Belediye Spor’un ligde kalmalarını ve bu başarıya Yılmaz Vural’la Hamza Hamzoğlu’nun imza atmasını alkışlamak gerekir.
Galatasaray, Fenerbahçe ve Trabzonspor yöneticileri bu sezonda sınıfta kaldılar.
Özellikle de Sadri Şener’in çıkışları inanılır gibi değil!
Allah’tan kupa finalinde beklenenler olmadı.
Bu yönüyle Tolunay ve Aykut hocaları, son karşılaşmadaki tutumları ve yapıcı açıklamaları nedeniyle kutlamak gerekir.
Tabii ki bu rezil ortamı yaratanlar arasında, bazı medya kuruluşlarında yer alan spor yorumcularının da olduğunu söylemekte yarar var.