“... Sırbistan'ın kuzey coğrafyasında başka bir özerk bölge daha var. Burası Voyvodina’dır.
Voyvodina’nın başkenti Novi Sad'dır. Nüfusun %75’i Sırp asıllı olmasına rağmen, kendilerini
Sırbistan’a ait hissetmezler ve bağımsız bir ülke kurma yolunda irade belirtiyorlar. Şimdilik
özerktirler. İlerleyen zaman içerisinde Voyvodina’nın da Sırbistan’dan kopma ihtimali
yüksektir. Böylelikle Eski Yugoslavya Devleti’nden 8. ülkenin de çıkma ihtimali söylenti
halindedir. Bu coğrafyada karasal iklim söz konusudur. Kış ayları soğuk ve sert geçer. Yaz
ayları ise sıcak geçer. Nehirlerin varlığı, tarım açısından yılda iki defa ürün alabilme imkânı
sunuyor...”
Sırbistan’da halkın geçim kaynağı, verimli ovalarda yılda iki ürün verebilen muhteşem su
kaynakları ve bereketli ovalardır. Yani tarımdan geçiniyorlar. Tur rehberinin yaptığı mikrofon
konuşmasında:
“Burada özellikle mısır, tütün, patates, soğan, biber, papya, kırmızı biber yetiştiriyorlar. Yaz
döneminde çok güzel karpuz ve kavun yetiştiriliyor. Üretmiş oldukları bu ürünleri Avrupa’ya
ihraç ediyorlar. Böyle bir kapasitesi var bu coğrafyanın. Nasıl Macaristan, sırf Macaristan
Ovası’ndan dolayı Avrupa Birliği’ne alındıysa; şayet burası da yarın, öbür gün, yani Sırbistan
AB’ye girerse, bilinsin ki bu muhteşem verimli coğrafya akıllara gelsin. Bu verimli coğrafya
yüzünden buranın da AB’nin bir parçası hâline gelme ihtimali yüksektir.”
Sırbistan Cumhuriyeti’nin Sırpları, tarihsel süreç içerisinde Balkan ülkeleri arasında en
milliyetçi halklardan biri olarak kabul edilmektedir. Balkan ülkeleri arasında en milliyetçi
toplumların başında yer alır. 7. yüzyılda gelen Slav kavimleri, 10. yüzyılın sonlarında Sırp
Krallığı’nı kuracak; 12. yüzyılda o krallık bir Sırp İmparatorluğu’na dönüşecektir. Bu Sırp
İmparatorluğu, 1389 yılında Kosova’da büyük bir yenilgi görecektir. Kiminle birlikte? Diğer
amca çocuklarıyla birlikte kurmuş oldukları halk ittifakı darmadağın edilecektir. Kimin
karşısında?
Sultan I. Murad karşısında büyük bir yenilgiye uğrayacaklardır. Bu ağır yenilgide Sırplar
krallarını kaybedeceklerdir. Kral Lazar hayatını kaybetmiş olacaktır. O dönemde, başkent
Belgrad varlığını koruyabilmek için Kral Lazar Hrebeljanović’in eşi Militza, kızı Olivera
Despina Hatun’u eş olarak Osmanlı Padişahı Yıldırım Bayezid’e gönderecektir. Güzel Sırp
prensesini görünce onu eş olarak kabul edecektir. Osmanlı Sultanı II. Murad Han da Stefan
Lazar’ın torunu (Mara Branković – Mara Despina Hatun) ile evlenecektir. Bu evlilikler,
Belgrad’ın fethini yüz yıl geciktirecek ve Belgrad’ın fethi 1521 yılında gerçekleşecektir.
Sorun değil, çünkü bu evlilik ile Osmanlı’nın Olivera ve Mara gibi iki Sırp kökenli gelini
olacaktır.
Deniyor ya; “Türk dünyası ve akraba toplulukları!..” Türk dünyası yanında, akraba
toplulukları ile Balkan ülkeleriyle de diplomatik ilişkilerde dikkatli davranmayı
gerektirmektedir.
“... Belgrad, 1521 yılında Kanuni Sultan Süleyman döneminde Sinan Paşa’nın önderliğinde
fethedilmiştir. Sırp Kralı Macaristan’a kaçacaktır. Avusturya’ya, Viyana’ya kaçacak, orada
sığınacaktır Kraliyet ailesi. Fakat Sırp Krallığı tarihe karışacaktır; 1521 yılında, Osmanlı’nın
Belgrad’ı ele geçirmesiyle birlikte. Belgrad’ın fethiyle birlikte Avusturya–Macaristan yanıp
tutuşmaya başlayacaktır. Çünkü Tuna Nehri’nin öbür yakası, batı yakası Avusturya
Macaristan İmparatorluğu; doğu yakası ise Osmanlı İmparatorluğu olacaktır.
Osmanlı’dan kaçan Sırp Kraliyet ailesi, Viyana’ya, Avusturyalılara sığınacak; Viyanalılar,
Sırp Kraliyet ailesini Osmanlı’nın içerisini karıştırmak için bir maşa olarak kullanacaktır...”