Hep söylerim, Haşim Yetkin Hocam, neylerse güzel eyler.
Yine güzel eylemiş; yine müthiş bir eser ortaya çıkarmış.
Yüzlerce resmi, binlerce anıyı sığdırmış yeni kitabına.
Ağırlığı tam, 3.370 Kg.
Adı, ‘Okumazsan Bi Bak Barrii’…
Günlerdir dönüp dönüp okuyor, gidip gelip inceliyorum.
“Tamam artık…” diyorum, kaldırıyorum kitaplığımın en güzide yerine; sonra tekrar indirip, tekrar incelemeye başlıyorum.
Haşim Hocam, bu ay içersinde düzenlenecek bir organizasyon çerçevesinde sunacak, bu güzel eserini hemşerilerine ve dostlarına.
Kitabı elinize aldığınız an, sanırım sizler de benim yaşadığım duyguları yaşayacak; sizler de benim gibi uzun bir süre bırakamayacaksınız elinizden.
* * *
Haşim Hocamla, 35 yıllık bir dostluğumuz var.
Kendisi, arkadaşlığından ve sohbetinden büyük keyif aldığım dostlarımdan biridir.
Arkadaştır, dosttur, gönül adamıdır.
Hepsinden öte, görev adamıdır.
Onunla ilgili düşüncelerimi, 5.6.2006 tarihinde yazdığım yazımda da dillendirmiştim. O yazıma şöyle bir göz gezdirdim de az bile yazmışım.
Bakın o tarihte neler yazmışım bu güzel insan için.
… …
“…Alanya’ya gelişimin ilk günlerinde tanıdım onu.
Çocuklarımın naklini yaptırmak için gittiğim, Hayate Hanım İlkokulu’nun müdürüydü.
Farklı bir insan, farklı bir öğretmen, farklı bir yöneticiydi.
Onu ilk kez görmüş, ilk kez tanımıştım ama kabına sığamayan bu insanın çok farklı yeteneklerinin olduğunu, daha o gün, o anda sezinlemiştim. Geçen süreler, yanılmadığımı gösterdi. Onun çok özel yeteneklerine ve çalışmalarına yakından tanık oldum.
O özel bir insan.
O bir görev adamı.
O canlı bir tarih.
O, Alanya’nın, ayaklı ansiklopedisi.
O, hayata hep olumlu bakan; çevresindeki tüm insanlarla iyi ilişkiler kurabilen; çocukla çocuk, gençle genç, büyükle büyük olmasını becerebilen güzel bir insan.
O, yaşayan, çağdaş bir Nasrettin Hoca.
O, iyi bir Atatürkçü, iyi bir cumhuriyetçi, iyi bir bilimgüder (laik), iyi bir yurtsever.
O, emekli olmasına karşın (hâlâ) iyi bir öğretmen, iyi bir eğitmen.
O, iyi bir sanatçı.
O, iyi bir hatip.
O, sürekli üreten, üretmek için büyük çaba gösteren, üretken bir insan.
O, ‘Alanya için daha daha ne yapabilirimin...’ peşinde koşan iyi bir Alanyalı.
O benim dostum, arkadaşım, sevdiğim, takdir ettiğim iyi yürekli, dost canlısı bir insan…”
* * *
Evet, o uzunca yazımın bir bölümünde, bunları dillendirmiş, bunları yazmışım.
‘Okumazsan Bi Bak Baari’ eserini inceledikten sonra dedim ki, “az bile yazmışım…”
Tanrı kendisine uzun ömürler versin; Allah, onu Alanya’sından, Alanya’yı da ondan ayırmasın. Onun Alanya’ya vereceği daha çok şey var.
Ve tabii, bizim de ondan öğreneceğimiz çok şey var.
Haboğlu’ndan Yetkin Hocaya Özel Not:
Sevgili Hocam, kitabınızın arka kapağında; Falih Rıfkı Atay’ın; ‘Alanya’yı görmeden ölmemeli…’ dizesine yer vermişsiniz.
Rahmetli F.Rıfkı Atay Hocam, o duygusunu, 1950’li yılların, dağı taşı yemyeşil, her bir yeri portakal çiçeği kokan, henüz katledilmemiş Alanya’sı için dillendirmişti. Şimdi kalkıp gelse, cahil ellerin yarattığı bu beton yığınını görse, aynı şeyleri söyler miydi?