Okuma özürlüyüz

Toplum olarak okuma özürlüyüz. Tartışmayı bilmiyoruz. Tartışırken, karşılıklı olarak fikir alışverişinde bulunma yerine kapışıyoruz. Halbuki, karşılıklı olarak bildiklerimizi ortaya koysak, çok daha kolay yollardan bilgi edinebiliriz....

Toplum

olarak okuma özürlüyüz.

Tartışmayı bilmiyoruz.

Tartışırken, karşılıklı olarak fikir alışverişinde bulunma yerine kapışıyoruz.

Halbuki, karşılıklı olarak bildiklerimizi ortaya koysak, çok daha kolay yollardan bilgi edinebiliriz.

Hepimizin az çok bildiği bir şey olduğuna göre, tezler ve antitezler şeklinde, herkes kendi öğrendiği şeyleri ortaya koyduğunda bir senteze gidebiliriz.

Biz birbirimizden bir şeyler öğrenme yerine, birbirimize bilgelik konusunda üstünlük kurma saçmalığı içine giriyoruz.

Felsefe geleneğinden yoksunuz.

Felsefe, bilgelik arayışı, bilgiyi sevmek, araştırmak ve bilginin peşinde koşmak anlamına geliyor.

Bilgiye ulaşmanın yolu da, okumaktan, araştırmaktan ve tartışmaktan geçiyor.

“Cehalet, gerçek bilginin aksine, bireyin kendine olan güvenini artırır.”

Cahil insan, bulunduğu ortamda öğrendikleriyle yetinirken, kendisini de bilge zanneder.

Tıpkı, küçücük bir köyden dışarı çıkmamış bir insanın, dünyayı salt kendi bulunduğu köy olarak bilmesi gibi.

“Bilmeyenden değil, bilmediğini bilmeyenden kork.” S.Ö.

Bilgisizlik o kadar tehlikeli değil, tehlikeli olan bilmediğini bilmemektir.

Hatta, bu insanlar, kendilerini bilge sanarak, bilgeyle tartışma cesareti bile göstererek, saçma sapan yaklaşımlar içine girebilmekteler.

Bu durumlarda, bilgenin bilgisizle tartışması mümkün değildir.

Zira, nasıl bir görme engelli ile görenin eşit şartlarda kavga edebilmesi için, görme engelli göreni karanlığa çekmek zorundaysa, bilgisiz insan da bilgeyi, bilginin geçersiz olduğu alanlara çeker.

Günümüzde bu tür insanların giderek yaygınlaştığını ve de etkinleştiklerini söylemek mümkün!

– DEVAM EDECEK -