İnsan ne kadar çok okur, araştırır tartışırsa, o kadar bilginin ulaşılmazlığını anlayıp, bilgi zenginliği karşısında ne kadar bilgisiz olduğunu anlayabilir.
Okumayan, araştırmayan, tartışmayan yani bilgi okyanusuna dalmayan bir insanın, okyanusun büyüklüğünü kavraması mümkün mü?
“Belli düzlüklerde, küçücük tepecikler, kendilerini dağ sanır.”
Evrende istisnasız her şey birbirini etkilemekte.
Diyalektiğe yelken açmadan, bilgi denizinde kulaç atmak imkansız.
Yaradılışın gizemini çözebilmek için, bilgi okyanusuna açılmanız gerekir.
Gelişmiş toplumlar, bilime önem verenler.
Geri kalmışlarsa, doğmalarla kendilerine çıkış yolu arayan, bilgiden uzak durarak, Yaradan’ın yarattığı tüm değerleri ve de fenomenleri araştırmaya, okumaya ve anlamaya çalışmadan, belli bir kolaycılık içinde, bilgisizlik bataklığında, yaşadığı dünyayı değil, yaşam sonrasına dönük saçma sapan arayışlar içine girenler.
Tıpkı, sınava girecek bir öğrencinin, derslerine yoğunlaşma yerine, yatırlardan medet umması ya da yağmur duasına çıkarak yağmur yağacağına inanmak gibi bir şey.
Atatürk’ün bu konuyla ilgili şu iki değerlendirmesi çok anlamlı.
Bu veciz sözü, kendilerini Atatürkçü olarak gören beyinlerin tekrar tekrar okumalarında yarar var!
“Benim manevi mirasım ilim ve akıldır. Zaman hızla dönüyor. Böyle bir dünyada asla değişmeyecek yargılar getirdiğini ileri sürmek, aklın ve bilimin gelişmesini yadsımak olur.”
Atatürk ideolog değil, başarılı bir asker aynı zamanda devlet adamıydı.
O, Kemalizm diye bir ideolojiyi üretmekten çok, dünyadaki gelişmeleri araştırıp tartışarak ülkemize ve çağa en uygun reformları hayata geçirmiştir.
Diğer önemli değerlendirmesi ise:
“Çalışmadan, öğrenmeden, yorulmadan rahat yaşamanın yollarını aramayı alışkanlık haline getirmiş milletler, evvela haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini ve daha sonra da istikballerini kaybetmeye mahkumdur.”
Bir başka ilginç atasözü de “Cahilin ibadetinden alimin uykusu hayırlıdır.”
Değerli okurlar, ne kadar bilgiye yönelirsek o kadar sorunlarımıza çözüm bulabiliriz.
Bir sorunun birçok nedeni olabilir.
Bu yüzden de, bir sorunu çözmeye yöneldiğimizde, bir çözüme takılıp kalmadan farklı çözümlere yönelebilecek bir birikime sahip olmalıyız.
Tüm bunları yaptığımızda, özgür birey olma yolunda hızla ilerler, sürü içgüdüsünü yener, kendi kendimizin efendisi olabiliriz.
Böyle bir toplumun da geri kalması mümkün değildir.