Okullar açıldı: Peki ya çocuğunuz okula hazır mı?

      Çoğumuz okul yıllarımızda zaman zaman öğretmenimizin bize aktarmak istediği bilgiyi anlamakta problem yaşamışızdır. Metin okurken, yazarken büyük çabalar sarf etmişizdir. Hatta basit bir problem bile bizim için oldukça karmaşık bir hal almış olabilir. Bazen duygularımızı ve düşüncelerimizi ifade etmekte zorlandığımız olmuştur. Bazı durumlarda diğer insanlarla iletişim kuramamış olabiliriz. Birçoğumuz bu gibi durumlarla sık sık karşılaşırız. Ama kendimizce alternatif çözümler üretiriz ve problemlerimizin üstesinden geliriz. Fakat öğrenme güçlüğü olanlar için bu durumlardan biri veya bir kaçı süreklilik gösterebilir ve dışarıdan müdahalelere ihtiyaç duyabilirler.

      Öğrenme güçlüğü okul çağında sık sık görülen gelişimsel ve nörobiyolojik bozukluktur. Okulda bireyin okuma, yazma, işlem becerileri, konuşma, akıl yürütme, dinleme gibi alanlarda işlevselliğin bozulmasına yol açmaktadır.  Öğrenme güçlüğüne eşlik eden tanıların başında dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu gelmektedir. Bu iki bozukluğun sıklıkla birlikte gözlemlenmesinin nedeni etkenlerinin ilişkili olabileceğini gösterebilir. Öğrenme gülüğünün nedeni net olarak bilinmemektedir. Ancak nörolojik temelli yani beyin işleyiş tarzıyla ilgili olduğu düşünülmektedir. Olası nedenler arasında organik, genetik, çevresel faktörler ve biyokimyasal bozukluklar gösterilebilir. Öğrenme güçlüğü en yaygın özel gereksinimler arasındadır.  ABD’de okul öğrencilerinin neredeyse yarısına yakınında öğrenme güçlüğü gözlendiği belirtilmektedir. Bu durum Türkiye için de geçerlidir. Okul öncesi dönemde hareket ve koordinasyon, dil konuşma güçlüğü olarak ortaya çıkmaktadır. Bu konuyu biraz açmak gerekirse kavram gelişiminin zayıf olması (büyük-küçük, kalın-ince gibi kavramları anlamakta zorluk), sayıları, renkleri, şekilleri veya haftanın günlerini öğrenmede güçlük, kelime telaffuz etmede sorunlar(hecelerin yerlerini değiştirme gibi), yaşına ve gelişim dönemine uygun kelime dağarcığına sahip olmama gibi durumlarla okul öncesi dönemde kendini gösterebilir. İlköğretim dönemlerinde ise dikkat ve konsantrasyon sorunları, saati, çarpım tablosunu öğrenmede güçlük, okumayı öğrenmede güçlük, yanlış ve yavaş okuma, okuduğunu anlamlandıramama, öyküleri anlatırken başını, ortasını, sonunu karıştırma gibi durumlar ile kendini gösterebilir. Bu belirtilerden de anlaşılacağı gibi çocuğunuz sadece birkaç harfi konuşurken karıştırıyor gibi görünse de altında yatan sebepler bambaşka olabilir. Dili anlama ve üretme becerilerindeki gerilikler, ilköğretim 3. Sınıfa kadar okuma ve yazmada problemlere ve sınıf düzeyi yükseldikçe de diğer alanlarda da akademik güçlükler yaşanmasına yol açabilir. Akademik başarısızlığın sonucu olarak birey de sosyal yeterlilik problemi görülebilir.  Öğrenme güçlüğünün hayat boyu engel olmaması, mümkün olduğunca erken tanılamaya ve bu öğrenciler için öğretimsel düzenlemelerin yapılmasına bağlıdır. Bu süreçte ailelere ve öğretmenlere büyük sorumluluklar düşmektedir. Peki, bu çocuklar nasıl değerlendirilir, eğitimleri nasıl olmalıdır? Bu veya buna benzer sorularınızın cevaplarını haftaya sizlere yazacağım. Haftaya görüşmek dileğiyle.