Nükleerin fıtratı

BUGÜN, uzun yıllardır alışkın olduğumuz bir tartışmaya hep beraber girelim dedik: Nükleer. Ancak, bugüne kadar tartışıldığı şekilde devam etmeyelim, artık yaza çize bir çok detayını görmüş olduk. Biz biraz günlük yaşantımızdaki...

BUGÜN

, uzun yıllardır alışkın olduğumuz bir tartışmaya hep beraber girelim dedik: Nükleer.

Ancak, bugüne kadar tartışıldığı şekilde devam etmeyelim, artık yaza çize bir çok detayını görmüş olduk.
Biz biraz günlük yaşantımızdaki durumundan, ekonomik faydasından bahsedelim istedik.
Yoksa, bugün için nükleer gerekli midir, değil midir tartışması yapmak için çok geç kalmış durumdayız.
İmzalar atılmış, uluslararası anlaşmalar tamamlanmış, planlaması yapılmış ve temeli atılmış bir nükleer santral yapılma aşamasında iken, bunun geri dönüşü ve zararını karşılamayacak bir hükümet olduğunu biliyoruz.
Tek kalemde yapılan en büyük yatırımdan bahsediyorsak, peki gerçekten de gerekli bir yatırım mı yaptık ve yapıyoruz?
İşte bunu kısaca değerlendirelim.

*
Neresinden tartıştığımıza bağlı olarak, nükleerin faydalarını ve zararlarını sayabilecek bir çok arguman türetebiliriz.
Biz de nükleere bütünüyle faydalı veya bütünüyle zararlı demekten özellikle kaçınıyoruz.
Çünkü gelişen teknolojinin karşısında, bir gün nükleerin tamamen zararsız ve verimli kullanılabileceği bir dönem olabilir, açık kapı bırakmak gerekir.
Biz sadece bugünkü durumda eldeki verilere bakıyoruz.
Mesela bakın Akkuyu Nükleer Santrali’ni üstlenen A.Ş. internet sitesinde neler demiş:
"Nükleer santral güvenli ve çevre dostudur. NGS, tarım ürünlerine ve bölgedeki sulara zarar vermez. NGS’den çevreye ve sulara herhangi bir kirletici kimyasal madde atılmaz. Örneğin, Rusya'da her yıl NGS’ye yakın bölgede balık tutma yarışmaları yapılır ve tutulan balıklar dozimetre ile ölçülür ve kontrol edilir. Kontrol sonuçları balık ve suyun, diğer bölgelerde bulunanlardan farklı olmadığını göstermiştir."
Çok inandırıcı değil, ama şu noktada da hak vermek lazım. Nükleer santral sadece kendi varlığıyla zarar veren bir olgu değil.
Ancak olası bir tehlike halinde kontrol edilemeyen bir güçten bahsediyoruz. Bu riski almaya gerek olup olmadığını tartışmak zorundayız.
İşte bu noktada şu tespitleri yapmak gerekli.
Eminim siz de bana hak vereceksiniz.

*

1. nükleer santralin yüzde 51’i Ruslara ait olacak ve söz hakkı onlarda olacak. Biz de enerjiyi alma garantisi veriyoruz. Yani, yarın öbür gün piyasa şartları nedeniyle üretim kapasitesi zorlanmak veya başka bir neden istenirse, yabancı şirket, başka toprakların temizliğine karşı duyarlı olacak mıdır yoksa risk alıp kendi karını mı düşünecektir?
El elin eşeğini türkü çığırarak ararmış hikayesi gibi.

*

2. Türkiye şu anda elektrik enerjisinin önemli bir bölümünü doğalgazdan karşılıyor. Doğalgazın yüzde 98 orandan fazlasını da dışarıdan alıyor, yani ithal ediyor. Bunun büyük bölümünü de Rusya’dan alıyor. İşte soru buradan doğuyor:
Madem Rusya zaten elektrik üretimi için sattığı doğalgazdan kar ediyor, neden durduk yere bize nükleer santral yapsın da zarar etsin? Demek ki nükleer santral ile enerjimizde bir ucuzlama olmayacak, yani ben ilgili Rus şirketi olsam alacağım karı düşürmemeye bakardım. Zaten enerji olarak kendisine bağlı bir ülkeden bahsediyoruz.

*

3. Mevcut iktidar bu sorumluluğu almaya hazır mıdır? Soma’da, Ermenek’te ve benzeri birçok yerde meydana gelen olayları alnının akıyla kaldırabilmiş midir?
Hayır.
Yarın öbür gün, Allah korusun ama bir olayla karşılaşırsak, yine bakanların gazeteciler karşısında sıraya geçip önceki olaylarda olduğu gibi pişkin pişkin gülerek “Nükleerin fıtratı bu, ne yapsaydık, enerji de mi üretmeseydik, ortaçağ karanlığında mı kalsaydık?” derler mi demezler mi?
Bence derler.
İstifa ederler mi?
Asla.
O zaman nükleer santral de olmaz işte sayın hükümet.

*

4. Santral tamam da yakıtı nereden alacağız?
Dışarıdan.
Uranyum zaten doğada kendi halinde bulunan bir şey değil. Diğer elementlerin içinde bulunuyor ve ayrıştırılması gerekiyor.
Türkiye’de uranyum var ama onu ayrıştırması çok maliyetli.
Tıpkı kömürün Rusya’da çok daha kolay çıkarılması gibi dışarıda her şey daha ucuz.
Dolayısıyla yarın öbür gün kar etsek, dış ülkeler yakıtı bize zamlı vermez mi?
Bal gibi verir.
Yakıtına dışarıdan bağlı olduğumuz santralin neyine güveniyoruz o zaman?

*

İşte bu nedenle nükleer bizde olmaz dostlar.
Nükleer devri 30 yıl önceydi ve tren çoktan hareket etti.
O günlerde nükleer santral yapan büyük devletler artık onları kapatma ve doğal enerjiye dönme yolunu tercih ediyorlar.
Riski az ve üstelik 30 yıla önce artık çok daha verimli durumdalar.
Buna yatırım yapmalı ve takip etmek yerine artık onların önünü kesecek duruma gelmeliyiz.
Bol enerjili ve temiz bir Türkiye’de mutlu, huzurlu, keyifli yaşam dileklerimle hepinize saygılar sunuyorum.