DEĞERLİ
okurlar.
Kimi dostların, eskisi gibi, ağdalı, felsefe ağırlıklı, eleştiri bombardımanıyla dolu siyasi içerikli yazılar yazmadığımdan dolayı ciddi eleştirilerde bulunduklarına geçenlerde değinmiştim.
“Temcit pilavı gibi aynı konuya değiniyorsun” dememenizi umarak, bu konuyu farklı bir açıdan tekrar ele almaya çalışacağım.
Sevgili dostlar.
Gençliğimde ben de, ele avuca sığmıyor, havalarda uçuyor, her şeyi bildiğimi sanmanın aymazlığında bülbül gibi şakımakla ve de arı gibi onu bunu sokmakla meşguldüm.
Yaşlandıkça.
Gerçek bilgeliğin, Sokrat’ın dediği gibi, bilmediğini bilmek olduğunu anlıyorsunuz.
Belli düzlüklerde küçücük bir tepecikken, kendini dağ zannederken, belli dağlara bakınca ne kadar küçük olduğunuzu daha iyi anlıyorsunuz.
Onu bunu eleştirdiğinizde sizi gaza getirenlerin gazıyla şaha kalktığınız dönemlerde tabii ki, zaten ayaklarınız yere değmediği için, kimseden de korkmadığınızdan, belli körlük içinde her yere bodoslama dalıyorsunuz.
Şimdi öyle mi ya?
Yaş 77.
Klavye başında da olsa, sizi destekleyen insanlar, yakınlarınız, dost ve akrabalarınız, hatta siyasi yandaşlarınız da olsa, kimi siyasetçiler gibi sorumsuzca davranma yerine, haddinizi bilmeniz, fazla üfürmemeniz, palavra sıkmamanız gerekir.
Aslında kimi dostların eleştirdiği gibi siyasi içerikten yoksun, eleştiriden uzak, gırgır ağırlıklı gayri ciddi yazılar yazdığım da söylenemez.
Bu tür bir eleştiriyi geçmişte rahmetli Rıfat Ilgaz’a ben de yapmıştım.
Kastamonu’da salaş bir meyhanede kafaları çekerken, “Kitaplarınızda neden Hababam Sınıfı gibi gırgır konuları ele alıyorsunuz? Biraz da siyasi içerikli romanlar yazsanıza" dediğimde “Ben siyasi içerikli yazdığımı sanıyordum. Eleştirini dikkate alacağım” diyerek konuyu kapatmıştı.
Birkaç yıl sonra bir araya geldiğimizde.
Saçma sapan eleştirim konusunda beni neden uyarmadığını sordum.
Bana verdiği yanıt aynen şöyleydi:
“Sen o yıllarda havalarda uçuyordun. Senin uyarı falan dinleyecek halin yoktu. Ama en kısa zamanda ayakların yere değdiğinde, benim kitaplarımın da ciddi eleştiriler içerdiğini anlayacağını biliyordum. Bak bugün anlamışsın. Demek ki yanılmamışım” demişti.
Yani.
Bugünkü benim yazılarım da kimi dostlarım ve bazı okurlarımca, ne kadar gırgır gibi algılansa da, biraz dikkatlice okunup, düşünce süzgecinden geçirildiğinde, içeriğinin pek de öyle gırgır olmadığını anlarsınız.
Özetle.
Nerede o eski çamlar.
Hepsi bardak oldu!