Neden Alanya’dan mesaj gitmesin?

Ukrayna ve Rusya arasındaki gerginliğe ilk tepki Alanya’daki turizmcilerden geldi. Sorunun bir an önce çözülmemesi durumunda turizmin yara alacağı belirtildi. Son yıllarda, artan oranda Orta Doğulu ve Slav kökenli uluslardan konuk alan Alanya için gerçekten durum iç açıcı görünmüyordu.

 

Artık biliyoruz ki Alanya’da, bilfiil turizmden başka, turizme bağlı büyük bir emlak sektörü de var. Konuk olarak gelenler bir süre sonra “Alanyalı” olabiliyorlar. Onları Alanyalı yapanlar da, Alanya’daki genç girişimcilerle ortaklık yapan yerleşik Rus ya da Ukraynalılar oluyor.

 

Tapu dairesi bahçesinde bekleşirken gördüğümüz, çoğu hoş genç kadınlardan oluşan Rus ve Ukraynalı emlakçılar, “ekmek parası!” konusunda da kader birliği ediyorlar. Devletin, döviz kazancı uğruna eksik vergilendirmeye razı olduğu ve böylece sağlam paraların kazanıldığı emlak sektörü çalışanları, bu durumda son krizi en çok umursayan insanlar olmalılar.

 

Ya da Epifani Bayramı’nda, Mahmutlar plajında denize atılan haçı çıkarma töreninde yarışan Rus ve Ukrayna gençlerinin birlikteliğine ne demeli? Haçı alabilmek için ikiye ayrılıp alttan birbirlerini tekmelemişler midir!

 

Yeri gelmişken, Rusya devleti Gregoryen takvimi uyguluyor. Kilise ise eski Jülyen takvimine dönülmesini istiyor. İşte bunun için aslında 6-7 Ocak’ta kutlanması gereken Ortodoks Noel’i, “Hristiyan dincisicinin!” isteği üzerine Alanya’da 19 Ocak’ta gerçekleştiriliyor. Alanya’nın huyu ve suyu ile uyum sağlanmış oluyor!

 

Şaka bir yana, her ne kadar Putin “tek millet” olduklarından bahsetse de ulusların iki ayrı Slav halkından oluştuğunu biliyoruz. Çeşitli tarihsel nedenlerle birbirlerinden çok hazzetmediklerini de… Ama özellikle gurbet ellerde bu iki ulusun, en azından çatışmasızlığı sürdürdüğünü biliyoruz.

 

Halklar her ne denli farklı nedenlerle birbirlerine sempati duymasalar da bunu açığa çıkarmıyorlar. Dünyanın her yerinde olduğu gibi, radikal milliyetçi oluşumlar ya da bu duyguları kışkırtan devlet yönetimlerinin mesajları ancak insanları düşmanlaştırıyor.

 

Bunun çok ilginç bir örneğini, covid-19 salgının ilk aylarında Alanya, Mahmutlar mahallesinde gördük. Bir otobüsün üstünde 9 Mayıs Zafer Bayramını Katyuşa marşı ile kutlayan Rusların gösterisini, Ukrayna’nın Ankara Büyükelçisi Sybiha “provakatif bir eylem” olarak adlandırıp tepki göstermişti. Büyükelçi sonrasında hafif yollu Türkiye’yi turist göndermemekle tehdit etmişti! Tehdit yerini bulmamış olmalı ki Alanya çok yoğun Ukraynalı konuk aldı!

 

Sonuç olarak Slav halkları, başta kültürleri olmak üzere her anlamda Alanya’ya değer katıyorlar. Ülkeyi yöneten siyasi rejimin bilerek sıradan, avam, çapsız bir diyara dönüştürmeye çalıştıkları güzelim yurdumuzda, yabancı konuklarımız  bize kattıklarıyla, “İyi ki buradalar” dedirtiyor.

 

Onun için, dini inanış ve maddi çıkar ortaklığından da öte, bulundukları yöreyi ortak kültürleriyle zenginleştirdiklerini, dostça yaşadıklarını ve bu anlamda paylaşamayacak hiçbir şeyleri olmadığını dünyaya duyurmaları bugünlerde önem kazanıyor. Bunu korkmadan, her türlü milliyetçi duygulardan azade kalarak yapmaları çok önemli. Alanya otoritesinin bu “ön almaya” ciddiyetle önderlik edebilmesi ise baş koşul gibi görünüyor…