Necip Türk Halkı seçmesini bilirmiş (!)

Aman da aman aman…

… …

Bazı söylemler beni çok sinirlendiriyor.

Her şeyin en iyisini, en doğrusunu Necip Türk Halkı bilir... Halkın sağduyusuna güvenelim ve halka gidelim... O bize en doğru yolu gösterecektir...” söylemi de sinirlerimi zıplatan bu tür söylemlerden biri…

Koskoca adamlar buna kendileri bile inanmazken, utanmadan sıkılmadan, gözümüzün içine baka baka bu yalanları söylemiyor mu, çıldırıyorum... Kendimi aptal yerine konulmuş gibi hissediyorum...

Neresi doğru bu söylemin?...

Her şeyin en iyisini (!), en doğrusunu (!) bilen seçim kolik Necip Türk Halkı; “Kendi toplumsal çıkarlarının nerede başlayıp, nerede bittiğinin” ne zaman ayırdında oldu?...

Hangi seçimde, orta çağlardan kalma duygularını bastırıp, gerçekleri kabul ederek, doğru (veya doğruya yakın) bir tavır izledi?...

Hangi seçimi fırsat bilip de (iki kez kendiliğinden gelen istikrarın dışında) kendi tercihiyle ülkeye istikrar getirdi?...

Necip Türk halkının bugün eleştirip, yerin dibine batırdığı lidercikler, gökten zembille mi indi?...

Siz şimdi seçim kolik Necip Türk Halkı’nın, bu seçimlerde vereceği oyla ülkeye istikrar getireceğine inanıyor musunuz?...

Her zaman yaptığını yine yapacak...Parlamento aritmetiğinin altını üstüne getirecek...

Necip Türk Halkı’nın ufku, kültürü ve de eğitim düzeyi; izlediği televizyon programlarından belli... Kapısının önünden, yattığı yerden, çevreye yaklaşımından belli...

Bu seçimlerde oyunu, aslında kendisinin de güvenmediği, hatta ülke için tehlikeli gördüğü iki partiden birine verecekmiş... Veya “Tak tak” yapacakmış... Bu bir demokratik tepkiymiş... Bunun adına “Tepki oyu” deniyormuş....

Miş de miş, muş da muş...

Kısacası, Hoca Nasrettin’in torunu Necip Türk Halkı, intikam peşinde!... Yani kendi bindiği dalı kesecek şaşkın...

Böylesine temelsiz, böylesine ilkel, böylesine sorumsuz, böylesine haince, böylesine aptalca ve de şapşalca bir tepki olur mu?...

Olur!...

Bir insan kendi yurdunun, kendi çocuklarının geleceğini dinamitler mi?

Dinamitler!...

Nerede olur bu tür saçmalıklar?...

Bizim gibi geri bıraktırılmış ülkelerde olur. (Ayrıca bu, bugünün işi de değil... Yıllardan bu yana ola geliyor.)

Atatürk’ün ölümüyle birlikte, O’nun sağduyudan yoksun haleflerinin (istisnasız tümü) uyguladıkları yanlış politikalarla, ülkenin mozaiğini çatlattı... Rahmetlinin kurmaya çalıştığı tüm dengeleri alt üst ettiler... Çatlaklar giderek, yarık halini aldı...

Bugün Türkiye Cumhuriyeti 101 yaşında...

Türkiye Cumhuriyeti okulları, hâlâ insanına eğitim değil, öğretim veriyor... Türkiye Cumhuriyeti'nin okulları, öğrencilerini eğitmek için değil, onlara abur cubur şeyler yüklemek için programlanmış durumda..

Türkiye Cumhuriyeti'nin Türkçe bilmeyen yüz binlerce yurttaşı var... Devlet kendi resmi kurumlarında, kendi yurttaşıyla hâlâ tercüman aracılığıyla anlaşabiliyor...

Suçlu kim?...

Suçlu, (eğitime ve eğitilmeye karşı direnen) “Eğitimsiz Necip Türk Halkı’nın” ta kendisi...

Çare?...

Çare “Aklı” ön plana çıkarmakta...

Çare (her şeye karşın) demokraside...

Çare eğitimde...

Çare demokrasiye ve eğitime dört elle sarılmakta...

Bu işin şakaya gelir yanı kalmadı artık...

Herkes aklını başına devşirsin!...

Kararsızlık”, “Tak takçılık”, “Tepkicilik” zibidi lümpenlerin uydurması...

Militan gibi, taraftar gibi değil; seçmen gibi davranmasını öğrenelim artık...