AİLE
, toplumun en küçük yapı parçasıdır. Toplum ise aynı toprak parçası üzerinde yaşayan ve ortak bir uygarlığı olan insanlar bütünüdür.
Aynı toprak parçası üzerinde yaşayan hiçbir insan aynı hayat şartlarında dünyaya gelmemiştir. Hepimizin büyüdüğü aile, geldiği kültür, gelenek, görenek ve değer yargıları farklıdır. Her birimizin aynı gökyüzünün altında yaşasak da ayrı dünyalara sahip insanlarız. Siyaset ve futbol gibi toplumu biz bilincinden uzaklaştıracak kadar ikiye bölen hiçbir fanatizm doğru değildir. Fanatizmin bağnazlıktır. TDK’ ya göre bağnazlık bir kimseye veya bir şeye aşırı düşkünlük ve tutkuyla bağlılık, bağnazca davranış, taassup, mutaassıplık, fanatiklik şeklinde tanımlanmaktadır. Her insanın hayata karşı ideolojisi farklıdır. Farklı görüş ve kararlara saygı duymadığımız sürece içimizde oluşan kin ve nefret dışarıya farklı şekillerde yansımaktadır.
Evrenin amacı toplumu bölmek değil, insanları ‘BİZ’ yapabilmektir.
Kendi aklını, başkasının aklından her daim üstün gören hiçbir insan değişime açık değildir.
Değişime kapalı olmak ise olduğun yerin etrafında dönüp durmaktan farklı değildir.
Tüm savaşlar, ölümler vb. gibi insanların ve toplumun yok olmasına zemin hazırlayan her şeyin temelinde hoşgörüsüzlük yatar.
O ırkı kabul etmediğin, o takımı tutmadığın, o insanın dini görüşünü hiçe saydığın için sen ve ya senin de diğerleri dediğin kimseden farkın olmadığını göremedikçe evet demenin de hayır demenin de bir anlamı yok.
Dünya farklılıklarla güzel, amacımız bunları yok etmek yerine bizim gibi düşünmeyenleri de kucaklamak olsun. Birilerine görüşümüzü kanıtlamak için ettiğimiz hakaretler, küfürler yerine saygı duymayı öğrenmemiz gerek.
Başkasının hakkını yemeden, kırmadan, dökmeden inanılan her düşünceye saygım sonsuz. Daha saygılı ve hoşgörülü bireyler olmamız dileğiyle…