(15.01.1902 – 03.06.1963)
Bugün, ünü ülke dışına taştığı için dünya edebiyatçıları tarafından “Dünya Ozanı”; yakın dostu Yaşar Kemal tarafından da “büyük halk ozanlarının son büyük halkası” olarak betimlenen; büyük ozanın 58. ölüm yıl dönümü.
Biliyorum, kolay olmayacak ama bu büyük ozanımızı; bu ölüm yıldönümünde, beni çok etkileyen iki yaşanmış öykücüğüyle anmak istiyorum.
İlk öykücük.
Nazım Hikmet’in okuldaki tarih ve edebiyat öğretmeni, ünlü Türk ozanı Yahya Kemal’dir.
Nazım, kedisini anlatan bir şiir yazar, Hocası Yahya Kemal’e okur.
Yahya Kemal, şiiri dinledikten sonra şiire konuyu kediyi görmek ister.
Nazım, ertesi gün kedisini okula getirir.
Kedi, tüyleri dökülmüş, çelimsiz bir kedidir.
Yahya Kemal, kediye bakıp, uzun uzun güler ve der ki; “Bu çelimsiz kediyi bile bu denli allayıp pullayabildiğine göre, sen kesin iyi bir şair olacaksın…” der.
İkinci öykücük de Nazım’ın ustalık döneminde yazdığı, “Ben Bir Ceviz Ağacıyım…” şiiriyle ilgili…
Olağanüstü güzel bir şiirdir, bu şiir.
“Ben bir ceviz ağacıyım, Gülhane Parkında. / Ne sen bunun farkındasın, ne de polis farkında…” diye devam eder.
Bu şiiri okuyan, neler neler yakıştırır bu şiire.
Oysa Nazım’a bu şiiri yazdıran olay şöyle gelişmiştir.
Nazım, Gülhane Parkında buluşmak üzere sevgilisiyle anlaşır.
Ancak o günlerde Nazım Hikmet, arananlar listesinde yer almaktadır. Nazım, Gülhane Parkı’nda bir ceviz ağacının altında beklerken polisleri görür; saklanacak tek bir yer vardır. O yer de altında beklediği ceviz ağacının dalları arasıdır. Hemen ağaca tırmanır, ceviz ağacının dal ve yaprakları arasına gizlenir.
O ağaçtayken sevgilisi gelir; o da o ceviz ağacının altında Nazım’ı beklemeye başlar.
Nazım, polisler orada olduğu sürece ağaçtan inemez.
Ve oracıkta bugün pek çok besteye güfte olan o şiiri yazar.
“Ben bir ceviz ağacıyım, Gülhane Parkında
Ne sen bunun farkındasın, ne de polis farkında”
… …
Ben Nazım’a bu dizeleri yazdıran duygunun, böyle bir olay olduğunu öğrendiğimde bayağı bir bozulmuştum.
Çünkü o güne dek bu şiiri hiç dilimden düşmez; okurken neler hayal ederdim neler.
Hey gidi Koca Nazım hey.
Bir Nazım daha gelir mi; hiç sanmıyorum.
Nitekim de gelmiyor.
Şimdi böyle bir ozanı anlatmak kolay mı?
Ama oyuna kalktık bir kere, kolumuzu kaldıracağız.
* * *
İşte bu büyük ozanın özgeçmişi…
* Asıl adı “Mehmet Nazım”dı ama edebiyat tarihinde “Nazım Hikmet” adıyla tanındı.
* “Ran” soyadını da sonradan aldı.
* Asıl doğum tarihi, 20 Kasım 1901.
* Selanik’te doğdu.
* Sanatkâr bir ailenin çocuğuydu.
* Dört dil bilen annesi ressam, babası elçiydi.
* Dedesi Vali Nazım Paşa’nın etkisiyle şiire başladı.
* 1919 yılında Bahariye Mektebini bitirdikten sonra Hamidiye Kruvazörü’ne stajyer bahriye subayı olarak atandı.
* 1920 yılında geçirdiği hastalık nedeniyle, sağlık kurulu kararıyla askerlikten çıkarıldı.
* 1921 yılında Milli Mücadele’ye katılmak üzere Anadolu’ya geçti. Bir süre Vâlâ Nurereddin’le birlikte Bolu’da öğretmenlik yaptı.
* Yazdığı bazı şiirleri, “Yeni Hayat” ve “Aydınlık” dergilerinde yayımlandı.
*1924 yılında Aydınlık Dergisi’nde çalışmaya başladı. Dergide yayımlanan şiir ve yazılar nedeniyle 15 yıl hapsi istenince; çok sevdiği ülkesinden ayrılarak Moskova’ya gitti.
* 1939 yılında 17000 dizeden (mısra) oluşan, “Memleketimden İnsan Manzaraları” adlı yapıtını yazmaya başladı.
* 1949 yılında Ahmet Oğuz Saruhan adıyla, “La Fontaine’den Masallar” adlı kitabını çıkardı.
* 25 Temmuz 1951 tarihinde, Bakanlar Kurulu kararınca Türkiye vatandaşlığından çıkarıldı.
* Aynı yıl Mehmet adında bir oğlu oldu.
* Kendisini "sosyalist şair" olarak tanımlayan Ran, sanatın amacı konusundaki tartışmada; "sanat, sanat için değildir" diyerek toplumcu bir anlayışı benimsediğini ifade etti.
* Nazım Hikmet'in İstanbul'da 1929'da basılan "835 Satır" şiiri, edebiyat çevrelerinde geniş bir yankı uyandırdı.
* Toplumcu bir sanat anlayışını benimsedi
* Şairin ilk şiir kitabı "Güneşi İçenlerin Türküsü" 1927'de Bakü'de yayımlandı.
* Cumhuriyet'in 5. yıl dönümü münasebetiyle çıkarılan aftan yararlanmak üzere Temmuz 1928'de Türkiye'ye girerken yakalanan Nazım Hikmet, bir süre tutuklu kaldı.
* Eserleri 50’den fazla dile çevrildi.
* Genel Af Yasası'ndan yararlanarak, 1950'de serbest kalan şaire, Dünya Barış Konseyi tarafından Picasso, Paui Rubeson, Wanda Jakubuurska ve Pablo Neruda'yla birlikte "Uluslararası Barış Ödülü" verildi.
* Neruda'nın "Nazım'a sahip çıkın, biz onun yanında şair bile sayılmayız" dediği şair Ran, serbest kaldıktan sonra askerliğe alınacağını öğrenince, öldürüleceği düşüncesiyle Stalin yönetimindeki Sovyetler Birliği'ne gitti. Ünü diğer ülkeler arasında yayıldıkça, “o ülkelerden, o ülkelerin vatandaşlığına geçmesi için” teklif alıyor ama o; “bir gün çok sevdiği ülkesine tekrar döneceği umuduyla”; bu cazip önerileri reddediyordu.
* Kendisini "sosyalist şair" olarak tanımlayan Ran, sanatın amacı konusundaki tartışmada "sanat sanat için değildir" diyerek toplumcu bir anlayışı benimsediğini ifade etti.
* Pek çok ülkeye seyahat ederek konferanslara katılan ve şiirlerini okuyan Nazım Hikmet, 3 Haziran 1963'te kalp yetmezliği sonucu Moskova'da hayatını kaybetti.
* Ünlü Fransız yazar ve düşünür Jean Paul Sartre, Nazım Hikmet'in vefatının ardından şu ifadeleri kullanmıştı:
"Vefalı dost, yiğit savaşçı, insan düşmanlarının amansız düşmanı, her yerde insana hizmet etmek ama hiçbir şeye kayıtsız kalmak istemiyordu. Bilirdi ki insan yaratılmış bir mahlûktur ve asla dünyaya hazır gelmiyor. İnsanın durmadan düşmanla savaşarak kendi kendini yaratması gerekmektedir. Sözün kısası, Nazım Hikmet'in dediği gibi asla uyumamak lazımdır. O asla uyumadı. Önemli olan odur ki, ölüm onun ilk ve son uykusu oldu."
* Yazar Yaşar Kemal ise kaleme aldığı "En Büyük Şairimiz" adlı makalesinde "büyük halk ozanlarının son büyük halkası" dediği Nazım Hikmet için "Türk dili var oldukça Nazım Hikmet de var olacaktır." demiş, ayrıca "Eğer Nazım Hikmet gibi büyük bir yol gösterici gelmeseydi, bizim edebiyatımız bu seviyeye çıkamazdı." değerlendirmesinde bulunmuştu.
* Nazım Hikmet Ran'ın doğumunun 100. yılı dolayısıyla 2002 yılı UNESCO tarafından "Nazım Yılı" ilan edildi.
* Novodeviçi Mezarlığı’nda toprağa verilen şair, 5 Ocak 2009 tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla yeniden Türk vatandaşlığına kabul edildi.
* Türkiye'de serbest nazımın ilk uygulayıcısı olan Nazım Hikmet'in şiirleri, Ahmet Kaya, Ruhi Su, Edip Akbayram, Fikret Kızılok, Cem Karaca, Fuat Saka tarafından bestelenip, seslendirildi.
R.A.
Nazım Hikmet Ran
OK