Mustafa Kemal

İstanbul belediye otobüslerinde yaşanmış gerçek bir olay olarak anlatılan bu öykücük, internet sitelerinde vızır vızır dolaşıyor. Öykü şöyle: Otobüste kocasıyla oturan hamile bir bayana sormuşlar: 'Adını düşündünüz mü?”...

İstanbul belediye otobüslerinde yaşanmış gerçek bir olay olarak anlatılan bu öykücük, internet sitelerinde vızır vızır dolaşıyor. Öykü şöyle:
Otobüste kocasıyla oturan hamile bir bayana sormuşlar:
“Adını düşündünüz mü?”
Kıkırdayarak yanıtlamış bayan:
“Erkek olursa Recep Tayyip, kız olursa Emine koyacağız.”
Arkadan yaşlı bir amca seslenmiş:
“Adam olursa da Mustafa Kemal koyun.”
Bu ülkede gelenektir: Bir lider, bir parti, bir siyaset adamı yoğun bir biçimde hicvedilirse, anlayın ki onun gidişi yakındır. Bu hiç değişmemiştir. Başbakan’ın sert üslubu da, fıkra ve karikatür üretenlere bol bol malzeme veriyor. Kahvede bakıyorsunuz çay içen bir arkadaş grubu. İçlerinden biri, başbakanla ilgili bir fıkra anlatıyor. Herkes kahkahalarla gülüyor.
Devlet yönetimi gaf kaldırmaz. Maşallah, devlet adamlarımızın gaflarının bini bir para.
Şehitlere “kelle” Apo’ya “Sayın Apo”, askerlere “Askerlik yan gelip de yatma yeri değildir,” yakınmaya gelmiş yurttaşa “Al da ananı git,” demek unutulacak şeyler değildir. Hani, “insan belleği unutmakla özürlüdür,” diye bir söz vardır ya, işte bu bellek bu kez hatırlıyor tüm bunları. Yakın bir tarihte “hafıza-i beşerin nisyan ile malûl” olmadığını göreceğiz hep birlikte.
Ordu, görevdeki pek çok subayın tutuklanması, ardından da üst düzey komutanların istifasıyla, inanılmaz boşluklar yaşıyor. Kimin umurunda?
Şimdi yaptığımız ne? Kardeş Suriye’ye Amerikan buyruğu ile aba altından sopa göstermek. Bu, “ağabey” Türkiye’nin yapıcı önerileriyle gerçekleştirilemez miydi? Daha güzel, daha yapıcı olmaz mıydı? Belki bir uzlaşma zemini bulunur, Türkiye çatışmayı çıkaran gruplarla Başkan Beşşar Esad arasında arabuluculuk yapabilirdi.
Amerika nerede? Okyanusların ötesinde. Suriye, sınır komşumuz. Amerika, Suriye ile olan ilişkilerimize nasıl müdahale edebilir orada bir çıkarı olmasa…
Son dönemde Amerika’nın yaptığı silahlı müdahalelerin hepsi büyük acılarla sonuçlandı.
Somali, Amerikan askerlerinin desteklediği savaş sonrasında darmadağın oldu, yönetim krizi içine düştü, şimdi halkı büyük bir açlık ve susuzluk krizi yaşıyor. Bu arada, o ülkede kadınların recmedilmesini kimsenin umursadığı yok.
Amerika, Afganistan’dan askerlerini çekmeye başladı. Ne kazanım oldu orada? Kan ve şiddet her gün yineleniyor.
Irak’tan da askerlerini çekiyor? Kan ve şiddet sürüyor ama. Ülkenin kuzeyini “Kürdistan” olarak tescillemeyi başardı Amerika. Bu kısa bir süre sonra “büyük Kürdistan” olarak bizim topraklarımıza da sıçrayacaktır. Zaten temel amaçlardan biri de bu yolla Türkiye’yi bölmek değil miydi? Oralarda birileri kendince bir özgürlük ilan ediyor. Özgür değiller miydi yani? Başbakanın bir kutlama mesajı göndermediği kalıyor. Devletin başından tıs yok…
NATO’nun Cezayir’e müdahale etmesini veto edemez miydi? En azından, başkaldıranlarla Kaddafi arasında bir arabuluculuk girişiminde bulunabilirdi. Bu hem bir insanlık görevi, hem de o ülkede milyarlarca dolarlık yatırımı bulunan işadamlarımızı bir ölçüde de olsa kollamak olacaktı. Tıs yok.
Şimdi ABD’nin yönlendirmesiyle Suriye’ye, hem de sert bir dille uyarıda bulunuyoruz. Uzun süren bir soğukluk döneminden sonra, sıcak ilişkiler başlamıştı. Şimdi daha da soğuk bir döneme giriyoruz. Savaş kapıda! Ama ne adına? Aman ha, sınırı geçip orada da ”kelle” vermeye başlamayalım.
Şehitlerin ve şehit analarının ilentileri, fıkralardan, karikatürlerden daha çok bunaltacaktır başbakanı.
Mustafa Kemal böyle durumlarda ne yapardı bilmiyorum ama o sanırım “dost” dediklerine dost elini uzatmaya çalışır, çizmelerini Suriye için değil “Misak-ı Milli”yi korumak için giyerdi.
Mustafa Kemal olmak böyle bir şey işte…