YAYGIN
söylemle seçim sath-ı mail-i’ndeyiz. Aslında “sath-ı mail-i hevesat” yani “heveslerin eğik düzlemi ya da uçurumu”ndayız desek daha doğru olur… Ülkenin kaygan bir zeminde aşağı doğru gittiği zamanda yapılan bir seçimi ancak böyle tanımlamak gerekir…
Milletvekili adaylarını önümüzdeki günlerden başlayarak daha çok görüp, tanıyacağız. Eskiden basının, sosyal medyanın olmadığı yıllarda adayların tanınırlığı sıktığı el, önünden geçtiği (ne biçimsiz bir sözdür!) insanla sınırlı kalırdı. Oysa şimdi her ortamda karşımızdalar…
Seçimlere kayıtsız kalmayıp adayları izlemeye çalışan ortalama değerdeki bir vatandaş olarak, onları sıkılmadan izleyip değerlendirebilmek için isteklerim var; isterlerse öneri diye kabul edecekleri…
En sonda söyleyeceğimi baştan belirteyim: “Lütfen bizi aptal yerine koymayın, zekamızı küçümsemeyin!” Buradan devam ederek… Alanya’da son yıllarda kimler tarafından saptandığı bilinmez bir vazgeçilmezler, dokunulmazlar listesi var. Bunların başında “Alanya sevdalısı” olmak geliyor… En çok kullanılan, en kolay sömürülen, en hafife alınan…
Bir güzelliğin, bir değerler bütünün hepsine sevdalanmak zordur. Alanya’nın havasına, suyuna, doğasına mı; tarihi geçmişine mi; yoksa insanına, şehirdeki ilişkiler bütününe mi hastasın? Sana bu kadar çekici gelen değerleri korumak, kollamak adına, en azından kaygı duydun mu? Bunları netleştirmeden lütfen tedavüle sokma!
Alanyaspor son yılların olmazsa olmazı… Boynuna yeşil turuncu atkıyı takıp basın önünde poz veren, Oba’nın yolunu tutan Alanya’yı en çok seven, düşünen haline geliyor. Tabii ki çağımızın en yaygın anlamda yapılan sporu futboldur ve şehrin sosyal bütünleşmesinde en etkili araçlardan birisidir. Bu anlamda da bilinirlik sağlamak, mesaj vermek, tanıtım yapmak açısından son derece değerlidir ama sonuçta yalnızca bir oyundur futbol…
Yörük olmak… Amerikalarda oku, çoluğunu çocuğunu oralarda büyüt; mevsimlik alışveriş için komşu kapısı yap, sonra da boynuna bir Yörük kuşağı tak ve bunu kendi kimliğinden öte, “Bu senin kimliğindir” diye baskılamaya çalış. Ben bunda yokum. İki türlü yokum; Birincisi Alanya’da yaşayan Yörük olmayanlara ayıptır; bir de neden göçer, yerleşik olmayan, şehir düzenine geçmemiş bir kimlik Alanya gibi uygar dünya ile turizm sayesinde eklemlenmiş bir şehre dayatılıyor? Sonra, neden geleneksel Alaca Kuşak değil de fular kullanılıyor…
Lütfen dürüst ol… Hangi değerinle bizi temsil edeceğini net söyle. Mesleğinle, iş kolunla mı yoksa bağlı bulunduğun siyasi partinin karar alan merkezi organına yakınlığına güvenerek mi aday oldun? Hangi tarikata ya da sosyal çıkar gurubuna yakınsın? Ya da mecliste kavga çıktığında bileğine güvenilecekler takımında mı olacaksın? Hiç önerge vermeden, konuşma yapmadan, şehrinin sorunlarını meclise taşımadan aramıza dönersen eğer, hesap verebilecek misin?
Siyasi lidere tapınma derecesinde bağlılık; icazet alınan makama, kişiye düzülen övgü kadar irkiltici duruyor… Aynı şekilde, üzerine oturmayan elbise benzeri dini değerleri siyasi mesajlarda aracı kullanmak da son derece sevimsiz. Aile yaşantısını dozu ayarlanmamış bir şekilde topluma açmak, bir sömürü aracı olarak servis etmekte olduğu gibi…
Yine son yıllarda tuhaf bir moda peydahlandı: Alanya’mız, muzumuz, başkanımız, turistimiz… gibi her kelimenin sonuna bir “miz, mız” ekleniyor. Buna iyelik eki denir; sahiplenmek anlamına gelir. Yani bu tanımlamayı kabul etmiyorsan, sen o değerin dışındasın demektir ve aslında son derece tehlikelidir… Bir de, kendini anlatırken ikinci çoğul şahıs ile (Fatih Terim’in yaptığı gibi) “biz” diye tanımlama lütfen.
Son olarak; Alanya zor bir beldedir. İlişkide olduğun insanlar gurubuyla sınırlı kalan bir bilgilendirme insanı yanıltır. Halk iradesini yansıtmayan seçim sistemi gereğince kolayca seçilebilirsin ama inan ki sonrasında Alanya’da hesap verirsin; sorarız!