Milletvekili yağdanlığı

NÜFUS bakımından ufak ama siyasetin hayli hareketli olduğu, buralara çok uzak güzide şehirlerimizin birinde deneyimli, yıllarını mesleğe vermiş gazeteci bir ağabeyimiz yaşarmış. Gazetesinin mottosu

NÜFUS

bakımından ufak ama siyasetin hayli hareketli olduğu, buralara çok uzak güzide şehirlerimizin birinde deneyimli, yıllarını mesleğe vermiş gazeteci bir ağabeyimiz yaşarmış.

Gazetesinin mottosu "dürüstlük" ve "tarafsızlık" olduğu için gittiği her yerde ne kadar dürüst bir gazeteci olduğunu ballandıra ballandıra anlatır, haberini yaptığı herkese ne kadar da eşit mesafede durduğu ile övünürmüş.


***

E tabi dürüstlük baş tacı ama ekmek teknesi çarkının da bir şekilde dönmesi lazım geldiği için o dönem en popüler parti, seçilmiş başkan veya milletvekili varsa, gerek haberleri gerekse köşe yazıları ile ara sıra koltuk çıkıp desteğini esirgemez, bunun karşılığında da bazı maddi talepleri olurmuş.

Bir gün, çok eskiden beri tanıdığı, tabiri caizse ufaklığını bildiği, elinde büyüyen ama sonradan siyaseten önü açılıp mebus seçilen bir tanıdığına Ankara'da işi düşmüş.


***

Fakat gelin görün ki şöyle bir sorun varmış.

Evvelden beri tanıdığı o milletvekili kendisini Kaf Dağı'nda gösteren, yere göğe sığdıramayan yıkama yağlama türü haberlere bayılırmış.

Bizim kurt gazeteci bunu bildiği için meramını anlatmadan önce o milletvekilinin hoşuna gidecek bir köşe yazısı yazmaya karar vermiş ama kamuoyuna pazarladığı "tarafsız ve dürüst gazeteci" imajına da ters düşmeyecek bir orta yol bulması gerekiyormuş.


***

Epey düşünüp taşınmış, saatlerce kafa patlatmış ve nihayetinde hem milletvekilinin hoşuna gideceğine hem de okuyucuya servis ettiği imajını zedelemeyeceğine inandığı şu satırları yazıvermiş...


***

"Bazı okuyucularımız kâh telefonla arıyor, kâh mektup yazıyor, kâh gazetemize geliyor ve diyorlar ki: 'Neden X milletvekilimiz hakkında övücü haberler yapmıyorsunuz veya güzel bir makale kaleme almıyorsunuz.'

Neymiş efendim, misal bir tedavi için Ankara'ya gittiklerinde milletvekilimiz onları özel otomobiliyle otogardan aldırıyormuş. Önce lüks bir lokantada karınlarını bir güzel doyuruyormuş. Sonra şehrin en güzel oteline götürüp en manzaralı odasına yerleştiriyormuş.

Peşi sıra ilgili hastaneye götürüp en iyi doktorlara tedavilerini yaptırıyormuş. Akşam karınlarını bu kez şehrin başka bir en lüks lokantasında doyurup özel otomobiliyle yeniden otogara bırakıyormuş.

Ceplerine de yolda ufak tefek yeme içme giderleri için harçlık da koyuyormuş. Benden, tamamı gerçek olan bunları yazmamı ve milletvekilini övmemi, halkı için işini gücünü bir kenara bırakıp nasıl da koşturduğunu yazmamı istiyorlar.

Peki benim cevabım ne oluyor dersiniz sevgili okuyucularım? Elbette yıllardır olduğu gibi bu tür teklifleri sürekli geri çeviriyorum.

Bana gücenseler de, darılıp kırılsalar da böyle şeyler yazmamı söyleyen okuyucularıma diyorum ki: 'Ben yalaka mıyım, ben milletvekili yağdanlığı mıyım, özel kalem müdürü müyüm ki böyle şeyler yazayım. Lütfen benden bir daha böyle şeyler istemeyin.'

Sizlerden ricam, işini gücünü bırakarak gecesini gündüzüne katıp Ankara'da sizler için çalışan milletvekilimizin sizler için yaptığı iyilikleri gelip bana anlatmayın, çünkü yazmam, yazamam, prensiplerime aykırı."

-bitti-
***

Aranızda mutlaka "Bayram değil seyran değil, köşe yazarı bizi niye öptü?" diyenleriniz olacaktır, saygı duyarım.

Benim de yanıtım şudur...

1 Kasım'da erken seçim kararı alındı ya...

Geride bıraktığımız 7 Haziran Genel Seçimleri'nden önce milletvekili aday adayı olup sahalara inen, bir gün Cuma Pazarı'nda köylülerin elini öpüp ertesi gün Yaylalı Köyü'nde inekten süt sağarken çekilmiş fotoğraflarını Facebook'ta paylaşan...

Bir gün falanca taksi durağında şoförlerin sorunlarını dinlerken ertesi gün New York'ta bile olmayan müthiş (!) projelerini aday olup seçildiği takdirde Alanya'ya uygulayacağını ilan eden aday adaylarının gün yüzüne çıkmasına çok az kaldı, bu bir.


***

İkincisi...

"Efendim, listeler değişmez, 7 Haziran'daki listeler aynen muhafaza edilir" diyenleri duydukça bir köşeye kaçıp gizli gizli gülüyorum.

Neden mi?

Çünkü yeni bir seçim demek yeni yüzlerce aday adayı, dolayısıyla yeni 5-10 bin TL'cikler demek olduğu için ve erken seçimde devlet tarafından partilere yeni bir ödenek verilmeyeceği ilan edilmişken bu fırsatı hiçbir siyasi liderin kaçırmayacağını düşünüyorum, hatta adım gibi eminim diyebilirim.


***

Uzun lafın kısası...

Çok değil, medyada "Falanca aday adayı müthiş bir adam/kadın" türü satırlar görürseniz şaşırmayın, içinizden "Alper kardeş bizi uyarmıştı" derseniz bile kâfi.