Memleket üzerine hiç olmayacak hayaller…

Öyle hayal kurmayı, zırt pırt rüya görmeyi filan çok seven birisi değilim ancak bu yazıyı yazmak için klavyenin tuşlarıyla sevişmeye başladığım andan itibaren, hayal kurmayı çekti canım… Bizim oraların meşhur bir inancı vardır…...

Öyle hayal kurmayı, zırt pırt rüya görmeyi filan çok seven birisi değilim ancak bu yazıyı yazmak için klavyenin tuşlarıyla sevişmeye başladığım andan itibaren, hayal kurmayı çekti canım…
Bizim oraların meşhur bir inancı vardır…
Canının çektiği şeyler olmazsa “bir yerlerin şişer” derler…
Misal, karşında birisi kan kırmızı karpuz kesmiş, iştahla yiyor…
Senin de canın fena halde karpuz çekti…
Eğer o saniyede o karpuzdan bir tadımlık bile olsa yemezsen, “bir yerlerinin şişme” ihtimali çok fazla…
Bilemiyorum artık, öyle derlerdi büyüklerimiz…
Dün akşam saatlerinde yazı yazmak için bilgisayarın başına oturduğum anda “hayal kurmak” fikri aklıma düşünce bu inanışı hatırlayıverdim…
“Bir yerlerimi riske atmamak” adına da ne olur ne olmaz diye düşünüp, hayal kurmaya karar verdim…
Gelin, hep birlikte kuralım bu hayali…
Bir yerlerde deniziyle, kumuyla, güneşiyle tıpkı Alanya’ya benzeyen bir ilçe olsun, misal…
Bu ilçenin de genç mi genç, yakışıklı mı yakışıklı, becerikli mi becerikli bir belediye başkanı olsun…
Her anlamda gerçekten “çok becerikli” olan bu belediye başkanı, “birlikte yöneteceğiz” söylemlerine rağmen bir süre sonra rota değiştirip, “dediğim dedik, çaldığım düdük” anlayışına bürünsün…
Etrafında olup bitenlerden haberdar olmasın, olsa bile umurunda olmasın…
Kendi partisinden belediye meclis üyesi olan bir yakın dostunun yaptığı inşaattaki kaçak bölümlere “göz yumsun” misal…
Hiçbir şey yokmuş gibi, kah ıslık çalarak, kah bıyık altından gülerek, uyarılara kulak tıkasın, neme lazım desin…
Yetmedi, bu memleketin yönetiminde söz sahibi olan diğer ilgili ve yetkililer de bu tür olayları görmezden gelip, kulaklarının üstüne yatsınlar…
Memleket, “yapanın, yaptığı yanına kar kalan bir yer” haline dönüşsün yani…
Yine bu memleketin belediye başkanı, başta inşaat ruhsatı gibi önemli konularda “akçeli işlere bulaşmadan” vatandaşın, işadamının işini çözmesin…
Kurduğu dernek üzerinden, en küçük esnafına kadar herkesi neredeyse “haraca bağlasın”…
Kendisi de memleketin en lüks makam aracına binsin…
İçiniz sıkıldı değil mi…
“Aman dur, böyle hayal mi olur, böyle memleket mi olur, sen aldın nerelere götürdün bizi” diyesiniz geldi…
Tamam tamam vazgeçtim…
İnanın benim de içim daraldı, tansiyonum yerinden oynadı…
Bırakalım bu işleri…
En iyisi böyle hayallere dalıp, milleti karamsarlığa itmemek…
Hamdü senalar olsun ki böyle bir memlekette değil de Alanya’da yaşıyoruz…
Şükürler olsun…
Seni seviyorum Alanya…