MEŞHUR
klişedir: "Amerika'yı yeniden keşfetmeye gerek yok, çünkü zaten keşfedilmiş."
Bu klişe, herhangi bir proje öncesi, eğer o proje için daha önce enine boyuna bir araştırma yapılmışsa, boş yere efor sarf edilmemesi, elde zaten gereken verilerin olduğunu ifade etmek için kullanılır çoğu zaman.
Tıpkı, Alanya'da Rus krizi ile başlayan, Avrupa pazarındaki daralma ile devam eden ve sonu görülmeyen krizden çıkış noktaları aranması ve farklı projeler geliştirilmesi, önerilmesi gibi.
Şimdi sizi, eski günlere, 12 yıl öncesine götürmek istiyorum.
Tarih: 2004'ün Mart ayı.
Ülkede derin bir ekonomik kriz var, üstelik Avrupa'dan da arzu edilen rezervasyon doluluğu haberleri bir türlü gelmiyor.
AKP Hükümeti iktidar olalı daha 2 senesini bile doldurmamış, dolayısıyla ülkedeki yönetimsel manada taşlar yerine oturmamış, neyin ne olacağı tam olarak kestirilemiyor.
Milli Güvenlik Kurulu'nun (MGK) bugün FETÖ olarak adlandırılan ve tüm üst düzey isimleri hakkında yakalama kararı çıkarılan Gülen Hareketi'ni bitirme kararı aldığı yıldan söz ediyorum.
Tam bir kaos yılı.
Turizmde yine kriz var çünkü.
Alanya'da ise bugün olduğu gibi yine derin bir sessizlik var.
Otelci endişeli, turizm personeli endişeli, haliyle otelciye mal veren toptancısından tutun da, turist gelmezse biteceğini bilen yüzlerce orta ölçekli ve küçük esnaf da endişeli.
Damlataş Kleopatra bölgesi otelcileri, bir otelde toplanıp kriz analizi yapıyor, çözüm önerilerini sıralıyor.
Toplantıda kimler yok ki!
Şehri siyasi ve bürokrasi makamından yönetenler, turizm dernekleri, ticaret odası yöneticileri ve elbette somut bir gelişme olmasını bekleyen otelciler.
Kimi, "Aman acentecilere fazla taviz vermeyelim, fiyat indirmeyelim" diyor, kimi, "Toplanıp Ankara'ya gidelim, derdimizi Meclis'teki vekillere anlatalım" önerisini ortaya atıyor.
İsmi bende saklı duayen bir otelci ise ilginç bir öneri ortaya atıyor.
Diyor ki...
"Amerika'yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Gelin, Damlataş bölgesindeki otellerin tamamının pazarlama işini bu işten anlayan, işinde uzman bir genel müdüre, iyi bir maaşla emanet edelim. Başta acenteciler olmak üzere mal aldığımız toptancısından küçük esnafına kadar herkesle bu genel müdür pazarlık etsin. Çünkü, acenteciler ve toptancılar 'amiyane tabirle' bizi tek tek avladıklarında istedikleri tavizi koparıyorlar, bu da, zaten pek çoğumuz hısım akraba veya çocukluktan beri arkadaşız, aramızda soğukluk yaratıyor."
Bu öneri herkesten onay görür.
Hemen, konusunda uzman, acentecilerin ciğerini bilen, pazarlıkta "poker face" olup gram taviz vermeyecek deneyimli bir isim arayışına girişilir.
Fakat, unutulan bir nokta vardır, o da, acentecilerin otelcilerden daha kurnaz olduğudur.
O toplantıda olan otelcilerden biri veya genel müdür olması için iş teklif edilen bir yönetici, Damlataş bölgesindeki otelcilerin bu planını, dönemin irili ufaklı pek çok acentesine ulaştırır.
Lokmayı ufak ufak, rahat rahat yemek varken, karşılarına en az 20-30 otelcinin birleştiği dev bir oluşumun çıkmasını istemeyen, buna mukabil Damlataş gibi dünyaca ünlü bir bölgeyi de kaybetmeyi göze alamayan acenteciler hemen kulis faaliyetlerine başlıyor ve şimdi burada yazamayacağım farklı formülleri devreye sokarak, otelciler arasındaki bu birlik oluşumunu başlamadan bitiriyor.
Bugün, pek çok otel müdürünü ta Antalya'ya, ayaklarına kadar çağırıp istedikleri rakama sözleşme imzalatan, otelcinin hak ediş parasını da ta sezon sonuna çek keserek ödeme taahhüdünde bulunan, onu da zamanı gelince bin bir bahane ile sallayan pek çok acenteci, fitili 2004'te ateşlenen ve o gün hayata geçirilse bugün pek çok turizm memleketine model olabilecek o oluşumun önüne geçmiş, lokmayı ufak ufak yemeye devam etmiştir.
Geçmişte Mey-San adlı meyve suyu fabrikası projesi ile başlayıp, ardından ALMAR ve DEMAŞ ile devam eden proje başarısızlıkları, Alanya'da birlik ve beraberliğin sağlanmasına da hep takoz vazifesi oluşturmuş, oluşturmaya da devam etmektedir.
Bugün tek odasını 1 Mayıs'a kadar kişi başı 14 Euro'dan vermeyi kabul edecek kadar acentecilerin boyunduruğu altına girmiş nice anlı şanlı turizmcinin ismini buraya yazsam, eminim hem "Yuh artık, bu kadar da olmaz" der, hem de Alanya'da turizmin ruhuna El Fatiha çekerdiniz.
Hele, attığı zaman mangalda kül bırakmayan, sırf sürümden kazanmak için odayı kişi başı 9 Euro'ya kadar düşüren nice tanınmış turizmci abimizin ismini burada zikretsem, "Ölmüşüz de gömenimiz yok" diye ağlamayanın alnını karışlarım.
Neyse..
Turizm hakkında iki satır yazınca "Sen gazetecisin, ne anlarsın turizmden" deyip sözüm ona sosyal medyadan falan ağzımızın payını vermeye çalışan turizmci abilerimizi, ablalarımızı ve kardeşlerimizi daha fazla kızdırmadan, bana müsaade.
Bugünlük bu kadar, kalın sağlıcakla...