BİZZAT
üreticisi değilseniz bilmezsiniz efendim.
Bizzat araştırdım, ben de oradan biliyorum.
Ataları patlıcangillerdenmiş.
Orijini bir yenidünya bitkisiymiş, anayurdu da bizim duyup bildiğimiz gibi Manavgat, Alanya veya Gazipaşa değil, direkt Orta Amerika ve Güney Amerika'ymış.
Tahminlere göre 16. yüzyılın ilk yarısında Meksika'dan Avrupa'ya yayıldığı iddia edilmekteymiş.
Ve hatta, sebze mi yoksa meyve mi olduğu halen büyük bir tartışma konusuymuş.
Dünyada tam olarak kaç çeşit domates kültürlendiği bilinmiyormuş, dünyanın en büyük üreticisi de İtalya'ymış.
"Sırık" başlığı altında; Elif, Gökçe, Gülle, Target, Opera, Polaris, Astone, Mog olarak 8 farklı türü varmış.
"Yer Sofralık" adı altında Sadık ve Elegro diye ikiye ayrılırmış.
"Sanayi" tipi, tam salçalıkmış, nakliyeye dayanıklıymış.
Belki pazarcı bile bilmez ama gidin üreticisine, "Bana oradan bir poşet Rio Grande ver bakalım" deyince, size direkt "Sanayi" tipi olanı verirmiş.
Olur da ileride bir televizyon yarışmasına katılırsanız ve size "Türlerinde Adonis, Süper Red, Oturak, Cevahir, Beton ve Yeşim isimleri bulunan şey nedir?" diye sorarlarsa, sakın "Bunlar Veliefendi'de koşturan atların ismi" demeyin, gülerlermiş size, çünkü tamamı manavdan veya pazardan "Ver bakalım iki kilo domates" diye aldığınız domateslerin türleriymiş.
Gelelim asıl meseleye...
Tamam, Alanya bir turizm memleketi, Antalya turizmin başkenti, Gazipaşa'da havalimanı ile beraber turizm patlayacak falan ama, bu şehir aslında yüzyıllar boyu bir tarım şehriydi, çok ama çok eskiden.
Eskiler iyi bilir, bu memlekette her yer otel, konut, villa değilken, her yer domates, salatalık, muşmula bahçesiydi.
"Ben tarım yapacağım, arsama bina diktirmeyeceğim" diyenlerin açlığa, adeta ölüme mahkum edildiği bir süreç yaşıyoruz ne yazık ki.
"Salak, güzelim arsasını müteahhide verse en az 10 dairesi, 2 de dükkanı olur" diyenlere kanıp gelmedik mi bu hale, arsasını vermemekte direnenlere aptal gözüyle bakmadık mı senelerce.
Şimdi duyuyoruz ki, önümüzdeki Perşembe günü Alanya'ya gelecek olan Rus Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov'a Konaklı Mahallesi'ndeki bir domates serası gezdirilecekmiş ve hatta kendi elleriyle domates toplaması istenecekmiş.
"Sayın Lavrov, şuralar eskiden dededen kalma bağ bahçeydi, domates salatalık serasıydı ama biz hepsine beş yıldızlı otel, ultra lüks rezidanslar diktik, aha da elimizde kala kala burası kaldı" denilecek mi, gerçekten merak ediyorum.
Lütfen buraya dikkat!
Dün sabah Antalya Toptancı Hali'nde buluşan oda ve dernek başkanlarıyla çiftçiler ve komisyoncular, domateste fiyatın düşük, girdi maliyetlerinin ise yüksek olmasını protesto etmiş.
Ne mi yapmışlar?
"Rusya kapısı açılsın", "Domatese pazar bulunsun", "Komisyoncu üretici el ele" yazılı dövizler açan üreticiler ve komisyoncular, meydana bir tabut getirmiş, bununla yetinmeyip çiftçi İsa Yıldırım'a cübbe ve sarık giydirip ölen (!) tarım sektörü için bir de gıyabi cenaze namazı kıldırmışlar.
Demem o ki...
Kim düşündüyse, fikri kim verdiyse helal olsun, Rus Bakan'ın Alanya'daki bir serada domates toplarken çekilmiş fotoğrafları Rus medyasında patlar, en azından Alanyalı Gazipaşalı üreticinin yüzü güler.
Çünkü...
Betonla, otelle, rezidansla, lüks villa ile bu işlerin yürümeyeceği, binlerce kişinin karnının doymayacağı 2016'da görüldü, test edip onaylandı.
Adım gibi eminim, Lavrov'un domates serasındaki tek kare fotoğrafı, beş yıldızlı bir otelin konferans salonu veya havuz başında, ya da Alanya Kalesi'nde çekilecek yüzlerce Lavrov fotoğrafından yüz bin kat daha fazla ses getirecektir.