Laiklik ve demokratlık

"LAİKLİK

, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasıdır. Din ve vicdan özgürlüğüdür tanımlamaları doğru, ancak yetersizdir.
Bu nedenle laiklik kavramı Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunda yer almış olmasına ve aradan yüzyıla yakın bir süre geçmiş olmasına rağmen, iyi ve doğru olarak anlatılabilmiş ve anlaşılabilmiş değildir.
Birçok ülkede ve dünyada benzer sorunlar vardır. Günümüz Türkiye'sinde, 21. yüzyılın başında, laiklik kavramının anayasalarda yer alıp almaması tartışılmaktadır.
Anayasa sorunları, bütün dünyada gündem konusudur. 20. yüzyıl insanlık tarihi çok önemli ve ilginçtir. Yüzyıllık bir sürede, birçok ülkede krallık, imparatorluk, padişahlık ve sultanlık gibi monarşi devlet yapılanmaları yerini cumhuriyetçi devlet yapılanmalarına bırakmıştır, yeni anayasalar yapılmıştır.
Monarşi sisteminde, devletlerinin başında olanlar, babadan oğla miras kalan yönetim tarzı ile yönetilmekteydi.
Cumhuriyetçi yönetimlerde ise seçilmiş meclisler ve parlamentolar kurulmuş, seçilmiş yöneticiler devlet yönetimini oluşturmuştur. Çok az ülkede monarşi yapılanma kalmıştır.
Monarşi devlet yapılanmalarında dini kuruluşlar, devlet yönetiminde, eğitim ve öğretim kuruluşlarında ağırlıklı olarak yer almışlardır.
Cumhuriyetçi yönetimler, dini kuruluşların, devlet yönetimindeki etkinliklerini azaltmışlardır.
Eğitim ve öğrenim kuruluşları, ağırlıklı olarak dini kitapları öğreten öğrenim kuruluşları olmaktan çıkarılmışlardır.
Türkiye örneğinde olduğu gibi, çağdaş ilköğretim, orta öğretim ve yüksek öğretim kuruluşları haline getirilmişlerdir.
Monarşi devlet yapılanmaları yerini cumhuriyetçi yapılanmalara bırakırken, anayasa kanunları da en önemli gündem konularını oluşturmuştur.
Türkiye Cumhuriyeti, 1923 yılında kurulmuş olmasına rağmen 1961 ve 1982 yıllarında iki önemli anayasa değişikliği yaşamıştır.
1961 ve 1982 anayasası askeri yönetimler tarafında yapılmıştır.
2016 yılı gündeminde yeni anayasa değişiklikleri vardır.
Yeni anayasanın, Avrupa Birliği ve İslam Ülkeleri Birliği çalışmalarına katılımı sağlayabilecek şekilde ve diğer ülkelere örnek olacak bir anlayışla hazırlaması gerekmektedir.
20. yüzyılda dünya ülkelerinin sorunları küresel boyutlarda tartışılmaya ve çözümlenmeye başlamıştır.
Avrupa Birliği, çok önemli bir deneyimdir. Türkiye, Avrupa Birliği ve İslam Ülkeleri Birliği kapsamında çok önemli bir ülke konumuna gelmiştir.
Hıristiyan Ülkeler Birliği yoktur.
Yeni anayasa, hem Avrupa Birliği, hem de İslam Ülkeleri Birliği çalışmalarıyla uyum sağlamak durumundadır.
Laiklik konusu, anayasalarda açık ve net olarak yer almalı, "Laiklik nedir?" sorusuna cevap vermelidir.
Günümüz Türkiye'sinde, 21. yüzyılın başında, laiklik kavramının anayasalarda yer alıp almaması tartışılmaktadır.
Dünya nüfusunun yüzde 40'ını 20 yaşın altındaki çocuklar ve gençler oluşturmaktadır. Dini konulara ilişkin bilgileri ve bilinçleri henüz öğrenme sürecindedir.
Bu nedenle varoluşu yorumlayan dini konulardaki bilgi birikimleri çok azdır. Dünya’daki yetişkin nüfusun yüzde 90'ı ilköğretim düzeyinde öğrenim görmüştür. Laiklik konularındaki bilgileri yeterli değildir. Yeni anayasalarda, insanların dini konulardaki birikimleri ve konumları güvence altına alınmalıdır.
İslam dininde abdest ve namaz en temel ibadetlerdendir ve kutsaldır.
Abdest ve namaz, insanlar için "su" demektir, "günlük temizlik" ve "günlük spor" demektir. İnsanların dini ibadetlerini yapabilmeleri güvence altına alınmalı, bağnaz siyasi tavırlara izin verilmemelidir.
Mabetler, tapınaklar, kiliseler ve camiler, köyler ve şehirlerin süsüdür, halkın saraylarıdır.
Tıpkı okullar ve hastaneler gibi , dini ibadethaneler ile ilgili konulara da anayasalarda yer verilmedir.
Laiklik, insanların dini konularda edindikleri bilgilerine, bilinçlerine, görüşlerine, fikirlerine, düşüncelerine, inançlarına ve tercihlerine saygılı ve hoşgörülü olmak demektir.
Aynı zamanda dini konulardaki bağnazlıklara, politikalara karşı olmak demektir.
Demokratlık kavrama da, laiklik konusu gibidir. Demokrat olmak demokrasi sözcüğünden türetilmiştir. İnsanların siyasi konularda edindikleri bilgilerine, bilinçlerine, görüşlerine, fikirlerine, düşüncelerine ve tercihlerine saygılı ve hoşgörülü olmak demektir.
Siyasi konulardaki bağnazlıklara karşı çıkmak demektir.
Bütün anayasaların, 20. yüzyıl deneyimlerinden yararlanılarak yeniden hazırlanması gerekmektedir.