Kuzey Makedonya Cumhuriyeti

Kuzey Makedonya Cumhuriyeti'nin başkenti Üsküp'tür. 1991'de Yugoslavya’dan ayrılarak bağımsızlığını kazanmıştır. Antalya Havaalanı'ndan ilk destinasyon "Aleksandar Hotel" olmuştur. Üsküp'ten hareketle, Arnavutluk, Karadağ, Bosna-Hersek ve Sırbistan yoluyla 360 derecelik daire çizerek Kuzey Makedonya'ya tekrar giriş yapılmıştır. Gün içinde Kosova'ya çıkış yapıldıktan sonra Üsküp’e dönüş yapılmış ve Osmanlı Çarşısı'nda geç vakte kadar vakit geçirilmiştir. Ertesi günü sabah saat 03:00 civarında, Üsküp Havaalanı'ndan Antalya Havaalanı'na iki saatlik uçuş için hareket edilmiştir.
Sizi ilk karşılayan, en yüksek dağın tepesindeki ‘Haç Anıtı’dır. Ülkenin denize kıyısı yoktur. Yörük kökenli Türkler de yaşamaktadır. Balkanlar'daki bazı şehirlerde Türkçe resmi dil olarak kullanılmaktadır. Yönetim şekli cumhuriyettir. Halkın büyük bir kısmı Ortodoks, bir kısmı ise Müslüman'dır. En yüksek dağ tepelerinde haç anıtı dikilmiştir. Cami minareleri ile kiliselerin çan kuleleri yükseklikte yarışmaktadır. Psikolojik dinler savaşını, ‘Minare ile haç’ savaşının sürdürüldüğü yükseklik yarışından anlamak mümkündür.
Matka Kanyonu, Üsküp'tedir ve en popüler açık hava destinasyonlarından biridir. Kanyon boyunca ince uzun bir yürüyüş yolu vardır. Manastırlar da yer almaktadır. Dünyanın en eski yapay göllerinden biri olduğu sanılmaktadır. Yarım saatlik kayık ve tekne turuyla manzara büyüleyicidir. Derin, güzel ve sarp kaya dağların arasında akan Matka Çayı ve suni baraj gölü yemyeşil bir vadi yaratmıştır. Matka; 'Döl yatağı' anlamına gelmektedir.
Alaca Camii (1438), Tetova, Kalkandelen'de Osmanlı dönemi camilerindendir. Bölgede üretilen demir madeninden, işçiliğinin güçlü olduğu Osmanlı kalkanlarını delecek şekilde ağır silahlar üretildiğinden, şehre ‘Kalkandelen’ denmektedir. Bölgedeki nüfusun çoğunluğunun Türklerden oluştuğu söylenmektedir. Alaca Cami’ye, Paşa Camii de denir. Simge bir mimari eserdir. Kalkandelenli iki kız kardeşin desteğiyle 1495 yılında tamamlanmıştır. Biriktirdikleri cehizlerini satıp camiye harcamışlar, evlenmemişlerdir. Mezarları caminin bahçesindeki türbede yer almaktadır.
Ohri veya Ohrid şehrinde iki meydan vardır. Ohrid Gölü kenarında kurulmuştur. Tarihi Osmanlı Çınarı meydana adını yazdırmıştır. Diğer meydan ise Liman Meydanı’dır. Tur rehberi Abdülkadir Bey, verdiği genel bilgilere ilaveten yerel para birimi ve Avro kullanımı, alışveriş durumları, para üstlerinin israf edilmemesi gerektiği gibi bilgileri paylaşmıştır; “Avro alırlar, ama üstünü yerel para biriminden iade ederler” diyerek, sözü yerel rehbere bırakmıştır.
Yerel rehber: “Doğma büyüme buralıyım. Burada yaşıyorum efendim!” sözleriyle anlatımına başlamış ve devam etmiştir: "Şu an Ohri'nin 'Çınar Ağacı' meydanında bulunmaktayız. İki meydandan birisidir burası efendim. Şurada çınar ağacını görüyorsunuz. Çınar ağacı Osmanlı döneminde dikilmiştir. 14. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu, Ohri'yi fethedince bir çınar ağacı dikmiştir. Osmanlı İmparatorluğu, her fethettiği kasabada bir meydan belirleyip, eğer o meydanda ağaç yoksa bir çınar ağacı ekermiş. İnsanlar, o ağacın gölgesinde dinlenebilmesi için. Çınar ağacı meydanın ortasında, büyük bir boşluk görüyorsunuz. Bu boşluğun içi ilk olarak berber dükkanı olarak kullanılmıştır. Daha sonrasında ise oraya bir kahvehane açılmıştır. Kahvehane, 1960'lı yıllarda kapanmıştır. Çünkü çınar ağacı koruma altına alınmıştır…” diyerek açıklamasına devam etmiştir.
Yöreye has “inci ve inci balığı” bayanların gözlerini parlatmış, kulakları pür dikkat dinlenmiştir. Adımlarını hızlandıranlar inci kolye ve kolluklarla süslenerek dönmüşlerdir...