SON
günlerde, gazetelerde büyük bir şaşkınlık içinde 23 Nisan niye kutlanmıyor da, Kut Zaferinin 100. yılı kutlanacak curcunası yaşandığını takip ediyorum.
1915 Şubat ve Mart aylarında Irak bölgesi komutanı olan Yarbay Süleyman Askeri Bey’dir. Orduya isteksiz olarak alınan Arap kökenli askerlerin hemen teslim olması, elindeki 4000 kişilik kuvvetin büyük bir bölümünün kaçması veya şehit düşmesi neticesi, Süleyman Askeri büyük bir bunalıma girmiştir. Zaten savaş alanında yaralanan Süleyman Askeri bu üzücü durum karşısında intihar ederek hayatına son vermiştir. Onun yerine Albay (Mirliva) Nureddin Bey tayin edilmiştir. Karşısında ise İngiliz Generali Sir Charles Townshend vardır. Townshend’in emrindeki kuvvetler 1 Eylül 1915’de taarruza geçip, 26 Eylül’e kadar Kut’ül Amare’nın önüne kadar gelmiştir. İki gün sonra Osmanlı Savunma hatlarına taarruza geçen Townshend maalesef sırf savunma hatlarını delik deşik etmekle kalmayıp, Kut’u kuşatmayı da başarmıştır. Netice olarak Birinci Kut’ül Amare muharebesi bir İngiliz zaferi olarak sonuçlanmıştır.
Aralık ayında Mareşal Von der Goltz Mezopotamya komutanlığına getirilmiş, Nurettin Paşa ise ordu komutanı olarak görevine devam etmiştir, komutan yardımcısı ise Mirliva Halil Bey’dir. 23 Aralık’ ta Nureddin Paşa, 25.000 kişilik ordusuyla Kut’u kuşatıp, bir gün sonra taarruza karar verir. Yine bir mağlubiyetle sonuçlanan bu taarruzlar, Townshend’in gözünde kabiliyet ve muharip gücünü küçümsediği Osmanlı kuvvetleri hakkındaki görüşünü maalesef bir nebze teyit etmiştir.
Harbiye Nazırı Enver Paşa, Nureddin Paşa’yı görevden alıp yerine Mirliva (Albay) Halil Bey’i tayin etmiştir. (Ocak 1916 )
Halil Kut, Enver Paşa’nın kendisinden bir yaş küçük olan amcasıdır. Kut’ül Amare hezimetini İngiliz ordusuna tattıran genç Mirliva Halil, İngiliz tarihçisi James Morris’in tanımlaması ile “Britanya tarihinin en aşağılık şartlı” teslimini gerçekleştirmek sureti ile tarihe adını yazdırmıştır.
Kut’ül Amare’de General Townshend evvela 1 milyon sterlin ve silahları bırakıp gitmeyi teklif etmiş, kabul görmeyince İngilizler teklifi 2 milyon sterline çıkartmıştır. Halil Paşa’nın, Harbiye Nazırı Enver Paşa’dan aldığı emir ile cevabı kesin ve sarihtir; kayıtsız ve şartsız teslim.
Bu karar ile İngiliz ordusu tarihinin en küçük düşürücü yenilgisini yaşamaya mecbur kalmıştır. Kut savaşında İngilizler 14 General, 481 subay ve 13 bin 300 er ile teslim olmuşlar ve 30.000’den fazla zaiyat vermişlerdir. Bu yenilginin akisleri İngiliz basınında ve halkında büyük bir infial uyandırmıştır, yüksek rütbeli subaylar istifaya zorlanmıştır.
Daha az bilinen ama Osmanlı Ordusunun savaşma gücüne büyük destek olan unsur ise ele geçen ganimettir.
Townshend takriben 10 günlük teslim müzakereleri müddetini kullanıp geride silah bırakmamak için, Dicle nehrine attırmıştır. Buna rağmen Halil Paşa’nın eline 40 top, 20 makineli tüfek, 5000 tüfek, cephane, biri büyük olmak üzere 2 gemi, 4 araba ve üç tayyare geçmiştir. Ayrıca Dicle’ye atılan silah ve mühimmatın büyük bir kısmı kurtarılmıştır.
Halil Paşa bu zafer üzerine askerlerine hitaben “Aslanlar, bütün Türklere şeref ve şan , İngilizlere kara meydan olan şu kızgın toprağın güneşli semasında şehitlerimizin ruhları sevinçle uçarken, ben de hepinizin pak anlından öperek cümlenizi tebrik ediyorum. Tarih bu olayı yazmak için müşkülata uğrayacak . İşte Türk sebatının İngiliz inadını kırdığı birinci zaferi Çanakkale’de, ikinci zaferi de burada görüyoruz’’ demiştir.
Maalesef bizim tarih kitaplarında bırakın yazmakta müşkülata uğramak, Kut’un bir iki satırla üstünden geçip gidiyoruz. Bedelleri kahramanlarımız ve şehitlerimiz tarafından ödenmiş zaferleri unutuyoruz, umursamıyoruz. İngilizleri üzmeyelim diye 65 yıldır kutlamayı tamamen unuttuk ve şimdi aklımıza 100 yıl münasebeti ile geldi diye gazete sayfalarını çeşitli yorumlarla süslemekle meşgulüz.
Diplomat ve tarihçi Altay Cengizer’in ifade ettiği gibi “Bir asır sonra dahi galipler ne derse ona inanmamız bekleniyor. Daha da kötüsü ülkemizde de çoğunluk bu anlatıma inanıyor.’’
Halil Paşa da bu unutkanlığın kurbanlarındandır. Sokaktaki vatandaşa sorsak, muhtemelen “Kimdir?” diye sorar.
Mühim olan nokta artık tarihimizi hakikatler çerçevesinde değerlendirip, bu toprakları bize bağışlayan bütün kahramanlarımızın mekanının cennet olması için dualarımızı esirgemeyelim.
Bu kahramanlardan bir tanesi de merhum Halil Kut Paşa’dır. Tarihe şanlı bir sayfa yazmıştır.
Elbette 23 Nisan’ı her zaman büyük bir sevinç ve coşku ile ebediyen kutlayayım. Ama bu kutlamaların bedeli de 4 ay süren ve son derece güç şartlar altında kazanılan “Britanya tarihinin en aşağılık şartlı” teslimini, 23 Nisan’ı kutlamak için inkar etmeye ve çeşitli siyasi yorumlara kurban edip muhtelif yönlere çekmeye mecbur olmadığımızın da bilincinde olalım.
23 Nisan TBMM’nin kuruluş yıldönümünün kutlamasıdır. Kut’ül Amare ise çok büyük bir askeri zaferin 100’üncü yıldönümüdür. Ana plan Sakallı Nureddin Paşa tarafından yapılmış, tatbikini ise Halil Paşa gerçekleştirmiştir. İlber Ortaylı Hoca “23 Nisan 1920 ila 29 Nisan Kut’ül Amare Zaferini bir satranç tahtasının piyonları gibi düzenlemek ne tarih ilmine ne geçmişi belirlemeye yarayan oldukça sağlıksız bir yaklaşım” diyerek teşhisi koymuştur.
Çeşit çeşit senaryolar yazmak yerine tarihimizi öğrenmek zamanının geldiğinin bilincinde olalım.