Küstah ve kibirli Alanyalı

TURİZMDEKİ kötü gidişin en tehlikeli sonuçlarından birisinin, toplumda düşmanlıkları artırmak olacağını aylardır yazıyorum. Bugün bu gelişmelerin sonuçlarını görüyoruz… Maddi açıdan zor günler geçiren insanlar doğal olarak çok...

TURİZMDEKİ

kötü gidişin en tehlikeli sonuçlarından birisinin, toplumda düşmanlıkları artırmak olacağını aylardır yazıyorum. Bugün bu gelişmelerin sonuçlarını görüyoruz…
Maddi açıdan zor günler geçiren insanlar doğal olarak çok gergin. Birikmiş hınçlar, kinler, kıskançlıklar, hesaplaşmalar bir bahaneyle bugünlerde su yüzüne çıkıyor. Çatışmalar, kırıcı sözler etmekten başlayıp, can almaya kadar gidebiliyor…
Söz gelimi, turizmin altın yumurtlamaya başladığı yıllarda Alanya’yı mekan etmiştir bazıları. Bozkırın dikeni olmaktansa Alanya’nın gülü olmak haklı bir tercih nedenidir onlar için. Turizm nedeniyle zenginleşen şehir kucak açmış, belirli bir refah düzeyine eriştirmiştir onları…
Ama Alanya’yı ve Alanyalıları hiç sevememişlerdir nedense. Aslında bağrından kopuk geldikleri yörelerle de aidiyetlerini koparmışlardır. Şehrin yerel gazetesini, televizyonunu izlemezler; çekirdek Alanyalıyla ilişki kurmak istemezler. Böylece Alanya değerlerini de benimsemezler…
Tanıdıkları ve fikir sahibi olduklarını zannettikleri Alanyalı yalnızca iş ilişkisi içinde olduklarıdır. Ne trajiktir ki, kendini beğenmiş, küstah ve kibirli buldukları o Alanyalılarla ekmek kavgası uğruna yıllarca beraber olmuşlardır…
“Kibirli Alanyalıyla!” zorunlu beraberliğin bir nedeni de, onların da yer aldıklarını düşündükleri daha seçkinci bir sosyal sınıfta görünme isteğidir. Mutsuzluklarını, tatminsizliklerini, savrulmalarını ise kendilerine daha yakın buldukları şehrin damat ve gelinleriyle paylaşırlar!
Küçük

“DÜM!”

lerinde (Dedikodu Üretim Merkezi) Alanyalının bu boyutuyla ilgilenirler. Kendilerini hiç ait hissetmedikleri bu şehrin sorunlarına merhem olmak yerine; belki dertlerinden arınabileceklerini, belki de bir donanım kazandıklarını zannettikleri daha soyut yaşam biçimlerine odaklanırlar…
Aslında böylelerinden bir zarar gelmez Alanya’ya. Çünkü “cirim”(miktar) leri de, “cürüm” (suç) leri de çok küçüktür; konuşmaya değmez… Ama bugünlerde başka ilginç şeyler de oluyor…
Yedi düvele meydan okuyarak düşmanlıkları artırmanın faturaları dış dünyada kesilmeye başlandı. Alanya ise buna farklı yanıtlar veriyor… Daha dünkü bir haberde yer alan, Danimarkalıların çoğunluklu olduğu bir sitedeki aidat artırımı ile mağdur olan Türk vatandaşın, yabancıları “ırkçılıkla!” suçlaması çok ilginç ve tehlikeli bir gelişmeydi.
Devlet katında süren hesaplaşmaların halklar boyutuna indirgenmesi ve bir nefret söylemiyle dile getirilmesi beklenen sonuçların en kötüsü olmalı.
Bunun gibi; bir spor kulübü başkanı ulusal bir kanalın canlı yayınında Alanya otelcisini hiçbir zaman destek vermemekle suçlayıp, onu hedef noktasına koymamalı. Aynı şekilde köşe yazarı şehre ait analiz yaparken, satır aralarına hakaret cümleleri de serpiştirerek nefret duygularını körükleyecek tanımlamalardan kaçınmalı…
Yineliyorum, insanlar çok gergin. Dükkan sahibi yanındaki komşusunu jurnalliyor. Taksici, durağının karşısındaki eczaneyi çalıştığı otele ilaç gönderiyor, böylece müşterisinin dışarı çıkmasını yani işini engelliyor diye ticaret odasına şikayet ediyor…
Traji-komik filan değil, resmen trajik gelişmeler… Dikkat…