Kuş sadece bir kuştu

"KUŞ

sofanın kenarından

uçtu, bir haber uçtu ve gitti.

Kuş küçücüktü,

Kuş düşünmüyordu,

Kuş gazete okumuyordu,

Kuşun borcu yoktu,

Kuş insanları tanımıyordu.

Kuş havada,

Tehlike ışıklarının üstünde,

Bi haberliğin irtifasında uçuyordu

Ve mavi anıları

Çılgınca deniyordu

Kuş ah, sadece bir kuştu...’’ Böyle söylüyor Füruğ Ferruhzad, o güzel şiirinde. Yaşadığı 32 yıl boyunca hep kuşlarla derdi olan şairi okudukça bu kuşlar hiç mi değişmez? diyor insan.

Düşünmeyen, gazete okumayan, borcu, derdi olmayan, diğer kuşların dertleriyle de dertlenmeyen dünyadan bir haber yaşamanın sonsuz rahatlığıyla oradan oraya uçuşup duran kuşlar, her gökyüzünün sorunuymuş demek diyor.

Gökyüzünde sadece kendi renginde ki kuşların kanat çırpmasını isteyen, gökyüzünün tüm nimetlerinden faydalanan ama maviye düşman olan kuşlar, her çağda bunlar için acaba ne yapsak dedirtmiş. Bu küçücük kuşlar kendilerini dev aynalarında görürken dünya için hep tedirginlik yaratmış.

Hep duru kelimelerle konuşan kuşlar, kanadı kırık, hatta özgür ruhlu kuşlar ise bu gürültü patırtı içinde köşeye sıkışmış sessizce bekliyordu. Neyi mi? Tabi ki bir haberliğin irtifasında uçan kuşların gökyüzünde yaşayan diğer kuşların da farkına varıp durmasını. Hâlbuki o meşhur gazete okumayan kuşlar bulutlara her gün başka başka manşetler atıp duruyorlardı. Dilini bilmedikleri harflerle..

Tabi bir de kalbi gökyüzünden büyük kuşlar var. Bulutlara hep başkaları için iyi dilekler yazan kuşlar. Okuduğu gazeteleri biriktirip yaz meyvesi koyması için manavlara veren kuşlar. O kuşlar tenhada kalmış bir ırmağın kenarında beliren gökkuşağı gibi pek fark edilmeden sessizce yaşıyorlar sadece.

Durup düşününce, biraz düşünen herkesin kuşlarla en az Füruğ kadar derdi olduğunu görüyoruz.

O güzel şarkısında

“Yetişin nefesim bitiyor yetişin bana kuşlar

Ya özgürlük adına ya da sevda hatırına’’ diyen Edip Akbayram’da, Füruğ’la aynı kuşlardan bahsediyor mutlaka. Zaten şarkının sözleri yine bir kadının kalbinden Eda Özülkü’den çıkması da tesadüf değil bana göre. Sonra Can Yücel, ‘’Bu dünya, yoruldu mu kuşlar konsun diyedir’’ derken. Şükrü Erbaş, ‘’Konuşsak da kuş uçmuyor içimizdeki ormandan'' derken hep aynı kuşların kulaklarını çınlatıyorlar kesin.

Bütün kuşlar aynı mevsimde yaşayamaz, bütün kuşlar güzel şarkı söyleyemez, bütün kuşlar aynı yöne uçamaz ama bütün kuşlar farklı yerlerde de olsa aynı güzel şeyler için kanat çırpabilir.

Buna inanalım buna inandıralım. işte o zaman gökyüzü tüm maviliğiyle bizi kucaklayacak, işte o zaman üzerimize sadece toprağın yüzünü güldüren yağmurlar yağacak. Ne diyordu Füruğ o meşhur şiirinde, ‘’Kuş ölür sen uçuşu hatırla…’’ Kuşlar ölümlü, uçuşlar, mavilikler sonsuz.

Aynı gökyüzünde farklı yerlere uçan kuşlar da olsak aynı amaç için kanat çırptığımız ortada. Kendine kuşları dert edinip onlara şiir yazanların derdi de şüphesiz bu. Gökyüzünün ve maviliklerin kıymetini bilip bunları bize en güzel kelimeleriyle anlatanlar iyi ki varlar. Onları anladıkça kuşları bir başka güzel anlıyoruz.