Başbakan R.Tayyip Erdoğan’ın başlattığı, günlerce kamuoyunda lehte ve aleyhte üzerinde konuşulan kürtaja Nazlı Ilıcak, Sabah gazetesinde yorumsuz yazısı ile trajik bir yorum getirmiş bulunuyor. Kürtaj, ana rahmindeki ceninin, uzman doktor tarafından, bir operasyonla parçalanıp yok edilmesidir. Bu konuda çoğumuzun, çok yanlış bir bilgi sahibi olduğumuzu yeni yeni anlamış olduk. Hiç unutmam, şimdi büyük bir ızdırap ve pişmanlık içinde olduğumuzu anlıyor ve Yüce Rabbimin merhametine sığınıyorum. 40 yıl kadar öncesi idi, rahmetli kayınbiraderim Cafer, Tosya’da Ziraat Bankası’nda çalışıyordu. Onu ziyarete gitmiştik. O sırada hanımımın yeni hamile olduğunu öğrendik. 3 çocuğumuz vardı. Ailecek enine boyuna münakaşasını yaptıktan sonra, Cafer biraderim, burada çok iyi bir doktor var, kürtaj yaptıralım dedi. Biz de kabul ettik ve orada cenini kürtajla yok ettik. Şimdi anlıyoruz ki, cenin 15-20 gün içinde şekillenmeye başlıyor, kalbi çalışıyor, böylece hayata ilk adımını atmaya başlıyor. Müsaadenizle, sayın Nazlı Ilıcak’ın kronik yazısını özetleyerek, bilmediğimiz hususları aktaracağım. Yazar, ceninin ağzından olayı şöyle anlatıyor:“5 ekim bugün, var edildim. 19 ekim biraz büyüdüm, kımıldamam mümkün değil. 23 ekim, görmediğim bir el ağzımı şekillendirmeye başladı. 27 ekim kalbim çalışmaya başlıyor. 2 kasım, kollarım, bacaklarım biçimlenmeğe başladı. 12 kasım parmaklarım oluşuyor, 20 kasım, ultrasonla görünmeye başladım. 25 kasım kız mı oğlan mı olduğum belli değil. 10 aralık yüzüm belirleniyor, 13 aralık çevremi görebiliyorum. 24 aralık kulaklarım işitiyor, annemin sesini duyuyorum ve son 28 aralık da yani 83 gün sonra yani 3 aya yakın bir süre sonra kürtaj başlıyor. Bu zaman dilimi içinde cenin şekillenmiş ve canlı bir insan olmuştur. Kürtaj ile cansız bir varlık değil, dünyaya gelmek için gün sayan bir canlı, katledilmektedir. Burada yazarın son gününü dramatik bir şekilde ifade eden yazısını aynen alıyorum. “Anne, burada bir şeyler oluyor. Doktor abla mutsuz bakıyor böyle. Sen acı çekiyor gibisin. Kalp seslerin değişti. Sustun. Benimle niye konuşmuyorsun anne. Anne… Anne... Anneciğim yüzümde soğuk bir şey hissediyorum. Anne, yüzümü parçalıyorlar. Anne bir şeyler yap. Anne kolumu çekiyorlar. Canım yanıyor anne. Anne. Anne ayaklarımı parçalıyorlar. Bu şey ne anne. Beni sana bağlayan damarı kopardılar anne.. Anne kalbimi parçalıyorlar anneciğim. Anne..Anne…An…”Doktor, kürtajımız tamamlandı, geçmiş olsun diyerek operasyonun sona erdiğini bildirmektedir
Kürtajın, çok yanlış bir işlem olduğunu, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Sakarya’daki il müftüler toplantısında şu açıklaması ile beyan ediyor : “Anne karnındaki ceninin, kendisine ait hayat hakkı vardır. Ne annesinin nede babasının, onun üzerinde mülkiyet hakkı olmadığı gibi, onun hayatı üzerinde vazgeçme, sonlandırma yetkisi de yoktur. Keyfi olarak öldürülemez.” Kürtajın, tüm semavi dinlerce de yasak olduğunu vurgulayan Diyanet İşleri Başkanı, ders verircesine şu açıklamayı yapmaktadır: “Biyologlar, embriyologlar, genetik uzmanları, bize anne rahminde döllenme ile birlikte bir insanın oluştuğunu kesin, bilimsel verilere dayanarak söyledikleri müddetçe sadece diyanet değil, sadece Müslüman ilim adamları değil, bütün ilahi dinler, bütün hukuki sistemleri bu biyolojik varlığın bir insan olduğunu ve meşru bir mazeret olmadıkça bu masum, savunmasız varlığın tıpkı dünyaya gelmiş, yetişmiş bir insan gibi yaşama hakkına sahip olduğunu, yaşama hakkının dokunulmaz olduğunu söylemeye devam edeceklerdir. İnsan bedeni ve hayatının kendisine mülkiyet olarak değil, emanet olarak verildiğini onu yaşamak ve yaşatmak en iyi şekilde muhafaza etmek görevimizdir. Hukuk diliyle hayat hakkı devredilebilen vazgeçilebilen bir hak değildir. Anne karnındaki ceninin de kendisine ait hayat hakkı vardır.”Bu açıklamalar karşısında ancak şapka çıkarılır ki aynen katılıyorum ve Allah’ımdan bizi af etmesi ve bağışlaması için yalvarıyorum.