"Kürt sorunu nasıl çözülür?"

Türkiye'nin gündemi, TBMM ve 'Yeni Anayasa” gündemi, 'PKK/Kürt Sorununa” odaklı… Bu sorun çözülmedikçe, ülkede huzur ve refah mümkün değil. Bu konuda her kafadan bir ses çıkıyor ve değişik öneriler yapılıyor… Önerilerin...

Türkiye’nin gündemi, TBMM ve “Yeni Anayasa” gündemi, “PKK/Kürt Sorununa” odaklı… Bu sorun çözülmedikçe, ülkede huzur ve refah mümkün değil. Bu konuda her kafadan bir ses çıkıyor ve değişik öneriler yapılıyor… Önerilerin en canlısı, günceli, karşılıklı silah bırakarak, ”barışçı" çözüm! Bu hususta Erdoğan, çelişkiler içinde; “Hem, PKK ile mücadele ederim, hem de terörist PKK ile müzakere ederim" diyor… Bu nasıl olacaksa ve müzakereden ne çıkacağını umuyorsa!
Ne var ki, iktidarın açtığı “müzakere” kapısına rağmen, eşkıya silah bırakmıyor, aksine azdıkça azıyor. Çünkü maksadı barış değil, savaş... Ve bu savaş Türkiye sathında, BDP'nin “Demokratik özerklik” ilanı ve uygulamalarıyla fiilen başlamış!
***
Benim de "Kürt Sorunu"nun çözülmesi hususunda bir önerim var. Derim ki; Tüm Kürtler, bölücüler, BDP–PKK temsilcileri, APO İmralı’dan, Karayılan Kandil’den ve bütün televizyonlarda, eş zamanda ve en kıdemlileri Ahmet Türk, TBMM özel celsesinde ortak bir “manifesto” açıklasınlar. Önce Abdullah Öcalan’ın, binlerce insanımızın hayatına mal olan, “ayaklanmayı” ilan eden 1984 “Manifestosunu”, keenlemyekûn ilam etsinler ve Türkiye ve dünya kamuoyuna şunları açık seçik söylesinler, desinler ki: “Bizler, aşağıda imzası olanlar, Türkiye’nin Kürt vatandaşları olarak, ülkemizde gerçek huzurun sağlanmasını, silahları susmasını, insanlarımızın ölümlerine son verilmesini, içtenlikle, istiyoruz… Bu ortak topraklarda, yüzyıllardır, çok acı olaylar yaşandı. Kökenlere bakılmaksızın iyi niyetle de olsa yanlışlar, haksızlıklar, aşırılıklar yapıldı… Ama öte yandan bunca yıl birlikte yaşadık, kız alıp verdik. Ayrılması, bölünmesi imkansız et-kemik olduk . ‘Savaşlarda bu ortak vatan uğruna omuz omuza çarpıştık ve şehit olduk. Sevinçlerde, zaferlerde ve tasalarda hep birlik olduk. Bugüne kadar ve bugün kimse bize 'Siz Kürtsünüz' diye bizim her alanda en yüksek mertebelere çıkmamıza Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakan ve Komutan olmamıza engel olmadı… Kimse Kürtlerin ülkenin her yöresinde, iş ve aş sahibi olmasına engel olmadı ve olmuyor. Eğer geçmişte bazı hatalar aşırılıklar olmuşsa bunlar, artık yok.
Hem itiraf edelim: Sanki tarihte diğer etnik gruplara da haksızlıklar yapılmadı mı? Onlar da yoksulluk ve acılar çekmediler mi? Türklere de Türkler Anadolu'nun başka yörelerinde yoksulluk, acılar çekmediler mi? Eğer geçmişe takılıp kalırsak karşılıklı kinleri unutmaz ve öç hırslarıyla hareket edersek, bu ortak vatana barış huzur gelemez...
Eğer hakikaten, bu ortak vatanda huzur ve refah, hep birlikte yaşamak isteniyorsa, şimdi zaman geçmişin karşılıklı acılarını ve hatalarını tarihe gömmek zamanıdır. Yoksa, geçmişe takılıp kalırsak, kin ve öç alma hırsıyla ileriyi göremeyiz.
Kısacası: Bu anlayış ve karşılıklı itiraflarla gerçek milli toplumsal barış zamanıdır.
Yoksa, bu güzel, cennet vatan kimseye diyar ve yar olmaz!
Bunun için de etnik kökenlerimiz ne olursa olsun Türkiye'de, Mustafa Kemal’in bu ülkede gerçek birlik sağlamak için koyduğu 'Ne mutlu Türküm diyene' anlayışıyla, veçhile diğer etnik gruplarla birlikte yaşamak ve nimetlerinden ortaklaşa yararlanmak istiyoruz.
Bu imkansız değil. Geçmişte ayrıcalıklar, abartmalar olmuşsa da bugün Türkiye'nin her yerinde binlerce Kürt, hiçbir engele rastlamadan, 'Sen Kürtsün' diye engellenmeden iş ve aş buluyor. Her alanda, iş aleminde, siyasette engellenmeden en yüksek mevkilere ulaşıyor… Bu güzel gidişe, Kürt ile Türkler arasına nifak sokmakla engel olunacak hatta hiç kimseye yaramayacak. Sonunda bir iç savaş çıkarılacak. Bu savaş ancak yabancılara yarayacak.
'Sayın Öcalan' İmralı'ya girerken söylemiş, 'Bütün Kürt isyanlarında, Şeyh Sait, Dersim isyanlarında hep yabancıları parmağı vardı' diye… Şimdi de öyle!
Biz iç savaş istemiyoruz, gerçek barış istiyoruz… Ülkemizi bölecek bir 'barış' değil. Bunun için de, her alanda da bütün gücümüzle mücadele edeceğimiz ve bu güzel vatanda gerçek birlik ve huzur için çalışacağımıza yüce Türk milleti önünde namus ve şerefimiz üzerine ant içeriz.”
Bunlar yanlış mı? Bunları açık kalplikle ifade etmek güç, o kadar güç mü? Ama bu manifestonun ilan edilmeyeceğinden eminim… Çünkü, onlar uzlaşma, barış değil, iç savaş istiyorlar.
Ben “Olmayacak bir duaya”, “âmin” demiş oldum… Kayıtlara geçsin için!