ALANYA
gibi rantın çok yüksek olduğu yerlerde; belediyecilik yapmak zordur. Yerel tabanda yöneticilik yapmak da öyle…
Turnusol kâğıdı gibidir bu tür yerler…
Yapanı da yapılanı da; iyiyi de kötüyü de anında açığa çıkarır.
Çünkü bütün gözler, bu alanlar üzerindedir.
Konuyu Keykubat Sahilleri’ndeki yasa dışı işgallere getirmek istiyorum.
Daha üç beş gün öncesine kadar, bu sahillerde (özellikle dışarıdan gelenlerin son derece yadırgadığı) rezil bir işgal bir o kadar da sakil görüntü(ler) vardı.
Gazetemiz Yeni Alanya’nın görüntüler eşliğinde yaptığı uyarı ve çağrılara istinaden; durumdan vazife çıkaran Alanya Sivil Toplum Kuruluşları ve ilgili resmi kurum temsilcileri toplaşıp, geldiler, durumu yerinde saptadılar.
Ayak üstü yapılan kısa görüşmenin ardından, hem işgal sahipleri, hem de uyumsuz donatılarla, sahil estetiğini bozan işletme sahipleri uyarılıp; konu hem Büyükşehir, hem Alanya Belediyesi yetkililerine taşındı..
Bu uyarılardan sonra olay yerine gelen, Alanya Belediyesi Zabıta Ekibi’nin kararlı tutumuyla da; yasa dışı olarak işgal edilen alanlar (kısmen) boşaltıldı ve işletmeler GÜYA, yasal sınırlarına çekildi.
Evet güya!
Güya diyorum, çünkü bana göre işgal (hâlâ) devam ediyor.
Kent merkezindeki bu tür işletmeler, bu tür sahillerde, kıyı kenar çizgisinden ne kadar içerde olmaları gerekir, bunu tam olarak bilemiyorum.
Bildiğim bir şey var; o da bitişik işletmelerin bile aynı hizada ya da estetiksel bir kavis içinde olmadıkları.
Bu alanda konumlanan bitişik işletmelerin (kapalı ya da yarı kapalı alanları) biri diğerine göre iki ila üç metre daha kumun içinde.
Daha önde olanın durumu yasalsa, daha beride olanın durumu ne?
Niye biri önde, diğeri arkada?
Niye hepsi (kıyı kenar çizgisine) aynı mesafede ve de bir hizada değil ya da niye uyumlu bir kavis içersinde değiller?
Bu işin bir standardı yok mu?
* * *
Böyle böyle başlıyor işgaller.
“Benim bitişik komşum, benim tezgâhımdan(!) nasıl olur da önde olur. O ki komşumun sınırı o, benim sınırım da öyle olmalı. Ben de onun hizasına gelmeliyim” arsızlığı ve yüzsüzlüğüyle başlıyor her şey…
Gidin, bakın…
Panorama Otel’den başlayıp, (eski adıyla) Güneş Otel’e kadar gelin.
Her bir işletme, kıyı kenar çizgisine farklı mesafede.
Niye?
Bu kentin; kent disiplini, sahil disiplini yok derken bunu kast ediyoruz işte.
Bu sınırlar, Belediyenin yetkili elemanlarının denetim ve gözetiminde, büyük bir dikkat ve özenle belirlenip, tutanaklara bağlanmadığı, sık sık da denetlenmediği sürece, bu işgallerin önüne geçilemez.
Nitekim de geçilemiyor.
“Kent disiplinine uymayanların gözünün yaşına bakmayız” demekle sorun(lar) çözülmüyor.
O işletme sahibi biliyor ki; tumturaklı bir şikâyet olmadığı sürece; Belediye, bir daha ki sezona kadar buralara uğramaz.
Onun için bu işletmelerin şezlongları, şemsiyeleri, masa ve sandalyeleri tekerlekli! Hiç durmadan şezlong şezlong, şemsiye şemsiye, masa masa, sandalye sandalye ilerliyorlar denize doğru!…
Utanmasalar, denizin içine girecekler…