Külüstür bonista yaptın mı?

OFİSTE günlük haberlere bakıyorum, telefonum çaldı, bilmediğim bir numara. Başka bir sektörde olsam, açmam. Gazeteciyiz ya,

OFİSTE

günlük haberlere bakıyorum, telefonum çaldı, bilmediğim bir numara.

Başka bir sektörde olsam, açmam.

Gazeteciyiz ya, "Belki önemli bir istihbarat gelmiştir" diye el mecbur açtık.

Baktım, genç bir kardeşimiz.

İsmi Murat'mış.

Alanya'da bir lisede okuyormuş, şimdiden kariyer planlaması yapıyormuş.

"Alper abi, gazeteci olmak istiyorum. Sence bu işin geleceği var mıdır? Tavsiye eder misin?" dedi.

Zor bir soru.

Çünkü...

"Ol kardeşim" desem, çocuk okulu bitirip idealist bir gazeteci olarak çıksa, al başına belayı.

Misal, iktidarı kızdıracak bir haber yapsa, direkt ya cezaevinde, ya da işsizler ordusu arasında.

"Olma, başka meslek seç" desem, geride kalan 22 seneme yazık.

Bir süre düşündüm, sonra, "Sen hiç külüstür bonista yaptın mı?" dedim, cevap gelmedi, tepki de vermedi.

Bu ve benzer sorularda fiks bir hikayem vardır, hemen zihinsel arşivimden tarayıp buldum, başladım anlatmaya.

Dedim ki...

"Bak sevgili kardeşim. Kulağını aç, iyi dinle beni. Misal, Alantur Köprüsü'nün üzerindesin ve Gazipaşa istikametinden, içinde kalabalık bir aile olan bir otomobil sana yaklaştı, durdu ve aracı kullanan baba camı açıp, 'Antalya'ya nasıl gideriz?' diye sana sordu. Ne cevap verirsin?"

"Gazeteci olmalı mıyım?" sorusuna ilginç, tuhaf ve bir başka soruyla karşılık bulan öğrenci kardeşim sessiz kalınca ben devam ettim.

Dedim ki...

"Alantur Köprüsü'nün üzerindesin ve sana otomobille Antalya'ya nasıl gidilebileceği soruluyor. Üç seçenek var ve sen sadece birini söylersen ayıp edersin. Birinci seçenek; denizi, Kızıl Kule'yi, Tersane'yi ve elbette Alanya Kalesi'ni de görebilmeleri için sahil yoludur. İkinci seçenek; belki güzergah üzerinde alışveriş yapabilirler diye, 25 Metrelik Yol üzeridir. Üçüncü seçenek ise; 'eğer acil bir yere yetişeceklerse' Yeşil Dalga'nın uygulandığı çevreyoludur. Bu üç seçeneği de sunarsan ve önerirsen, tadından yenmez. Ama 'kurbağanın dünyası içinde olduğu kuyunun ağzı kadardır' misali, sadece kendi hoşuna giden yolu salık verirsen, hem o insanların hem de diğer seçeneklerin hakkını yemiş olursun."

Öğrenci kardeşimden yine ses gelmeyince, madem öyle, hazır bizi dinleyen bir mecra da bulmuşken, devam etme ihtiyacı hissettim.

Dedim ki...

"Sen eminim 'Kariyer Patinajı' diye bir şey de duymamışsındır. Anlatayım. Simgesi büyük 'T' harfidir. Akademik veya hayat üniversitesini bitirip iş hayatına atıldığın gün, T harfinin alt çizgisinden yukarı doğru tırmanmaya başlarsın. Yeteneklerin ve kurduğun ikili ilişkiler vasıtasıyla yukarı doğru tırmanırsın. T harfinin en yukarısına, yani yatay çizgiye ulaşmak bazen 5, bazen 10, bazen 30 yılda gerçekleşir. En yukarıya ulaşınca, yani çıkacak bir zirve kalmayınca ve yerinde saymak da istemiyorsan, T harfinin üst kısmındaki yatay çizgide bir sağa bir sola gider durursun. İşte biz buna Kariyer Patinajı deriz."

Dediklerimden zerre bir şey anlamadığı apaçık belli olan genç kardeşimin, hangi mesleği seçip seçmeyeceğine ilişkin yardımcı olmamı isteyen ümitkâr beklentisini boşa çıkarmak üzere olduğumu hissedince, hemen kamu spotumu verdim.

Dedim ki...

"Muhtemelen sen Kariyer Çıpası ve Kariyer Patikası kavramlarını da duymamışsındır. Gazeteye gel bir gün, çay içerken konuşalım, anlatayım. Belki soruna yardımcı olurum."

Kafasının hayli karıştığını, anlattıklarımı gece yatmadan önce sakin kafayla düşüneceğini, en kısa zamanda çayımı içmeye geleceğini söyleyip tam telefonu kapayacakken, şu bombayı patlatma ihtiyacı hissettim.

Dedim ki...

"Güzel kardeşim. Sözüm meclisten dışarı, gün boyu siyah deri koltuk üzerinde oturup, takım elbise ve kravat içinde ömür tüketen, kariyer patinajı yapa yapa lastiğinde patinaj yapacak diş kalmayan, şehir için hiçbir proje üretmeyen, üretecek insanları engelleyen, attığı zaman mangalda kül bırakmayan, sırtını falanca yerlere yaslayıp maaşını çekeceği bankamatiğin gününü, avanta akşam yemeklerini veya sabah kahvaltılarını kollayan, kısacası memlekete zarar veren o kadar çok makam mevki sahibi kişi var ki, dilerim hangi mesleği seçersen seç, onlardan olmayasın."

Tam, "Peki abi, teşekkür ederim, uğrayacağım" deyip telefonu kapatıyordu ki, "Du bi dakka. Sen bence başka meslek seç, senden gazeteci olmaz" deyiverdim.

"Neden abi?" dedi, cevap verdim.

Dedim ki...

"Hatırlıyor musun? Sana konuşmamızın başında 'Sen hiç külüstür bonista yaptın mı?' diye sormuştum. Hem yanıt vermedin, hem de bunun ne manaya geldiğini dahi sormadın. Gazeteci merak eder, sorar, cevabı buluncaya kadar peşini bırakmaz. Sen yine çayımı içmeye gel ama gazeteciliği unut, öyle gel."