Komünizm hortluyor mu?

Dünyada Komünizm diye bir rejim neredeyse kalmamışken, Türkiye'de Komünist örgütler yeniden yeşermeye mi başladı? DHKP-C son eylemiyle yeniden gündemin baş köşesine oturdu. Sosyal medya ile internet kanallarında, DHKP-C ve geçmişte...

Dünyada Komünizm diye bir rejim neredeyse kalmamışken, Türkiye’de Komünist örgütler yeniden yeşermeye mi başladı?
DHKP-C son eylemiyle yeniden gündemin baş köşesine oturdu.
Sosyal medya ile internet kanallarında, DHKP-C ve geçmişte kalmış diğer sol örgütlerle ilgili bir sürü bilgi var.
Adında “Devrim” olan tüm örgütler neredeyse kutsanmaya başlandı.
Eski militanlar, teorisyenler ve öldürülen solcular yeniden yad edilmeye başlandı.
Solun belli başlı, Komünizm, Sosyalizm ve Sosyal Demokrasi gibi farklı versiyonları olsa da, bugün için Kuzey Kore ve Küba dışında Komünist ya da Sosyalist ülke kalmadı gibi bir şey!
Komünizmin mimarları Rusya ile Çin bile Kapitalist modelle, emperyalist yolla köşeyi dönüp, hızla kalkınırken, toplumun refah seviyesini de yükseltme başarısını gösterdiler.
Solun özellikle de Marks ve Engels'in felsefi açılımları bugün de geçerliliğini korurken, Proleterya diktatörlüğü ve de Kolektivist ekonomik modeli iflas etti.
Nedeni de çok basit.
Hangi rejimle yönetilirse yönetilsin, bir ülkenin kalkınabilmesi için, sanayileşmesi, sanayileşebilmesi için de sermaye birikimi şart.
Rusya ve Çin, mevcut sanayisiyle ürettiğinin üzerine artı değer koymadan, olduğu gibi topluma paylaştırmış, sanayi eskimiş, sermaye birikimi olmadığı için de yenileyememiş, nüfus da artığı için kapitalist ülkelerin teknolojisiyle rekabet edememiş ve en sonunda da iflas bayrağını çekmiştir.
Türkiye’de hala “Emperyalizme hayır” ve “Bağımsız Türkiye” sloganları atılarak solculuk yapılıyor.
Emperyal demek, yaygın yani yayılma anlamına geldiğine göre, ticari anlamda dünyaya açılarak bu pazarlarda rekabet edebilecek kalitede ve de ucuzlukta ürün üreterek kalkınmayla, orta çağın silah zoruyla sömürgeciliğine dayalı emperyalizmini aynı kefeye koymanın mantığı var mı?
Bağımsızlığa gelince, laf salatası olarak, insanın kulağına gerçekten çok hoş geliyor. Özellikle de gençlik bu tür sloganlara bayılır.
Dünyada bağımsız ne bir ülke ne de bir birey var. Herkes bir birine bir biçimde şöyle ya da böyle bağımlı!
Geçmişte biz de “Emperyalizme hayır”, “Bağımsız Türkiye”, “Tek yol devrim”, “Bu düzen değişmelidir”, “Ne ezen, ne ezilen, hakça bir düzen”, “Su kullananın, toprak işleyenin” gibi sloganları dağlara taşlara yazmıştık.
PKK terör örgütünün silahı bırakma sürecinden söz edilmeye başlandığı bir sırada, solun yeniden özellikle de Marksist, Leninist bir çizginin gündeme taşınması düşündürücü.
PKK büyük bir organizasyon, aynı zamanda büyük rantlar üzerinde oturan çok ciddi bir örgüt.
Böyle bir örgütün silahı bırakması, şu ya da bu nedenle mümkün olsa da, böyle bir mirasın üzerine konmaya kalkacak mirasçılarının da ortaya çıkabileceğini hesaba katmak gerekir.
Ertuğrul Kürkçü bu çizgiden gelme önemli bir isim. Bugün de BDP’den yani PKK’nın uzantısı olduğu söylenen bir partiden milletvekili.
Yani.
PKK’nın yerini DHKP-C ile doldurtmaya çalışanların olacağı kesin.
PKK’nın ilk kuruluş felsefesi de sol çizgiye dayandığına göre, DHKP-C’nin yeniden işlevsel hale gelebilmesi için, bazı PKK militanlarının transferleri söz konusu olabilir!
- DEVAMI YARIN -