Koç gibi bir yurtseveri kaybettik…

ONU, 1977 yılında, görevli olduğum bir kurumun temsilcisi sıfatıyla katıldığım bir toplantıda tanımıştım. Rahmetli o toplantıda, 'üretme/katma değer yaratma /paylaşma” üçlemi üzerine enfes bir konuşma yapmıştı. Konuşmanın...

ONU

, 1977 yılında, görevli olduğum bir kurumun temsilcisi sıfatıyla katıldığım bir toplantıda tanımıştım.

Rahmetli o toplantıda, “üretme/katma değer yaratma /paylaşma” üçlemi üzerine enfes bir konuşma yapmıştı.

Konuşmanın bitiminde ayağa fırlayıp, gözyaşları içinde alkışladığımı anımsıyorum.

Akşam yemeğinde, aynı masayı paylaşma olanağım oldu.

Yemek boyu sohbet ettik.

Daha doğrusu o anlattı, masada bulunan on kadar katılımcıyla birlikte bizler dinledik.

Biz sorduk, o yanıtladı.

Ülkenin en varsıl adamlarından biriydi ama şaşılacak kadar alçakgönüllüydü.

Sudan soruları bile etrafa gülücükler dağıtarak, sıkılmadan, üşenmeden yanıtlıyordu.

Hiç unutmam o günü…

O günden sonra da daha bir özenle, daha bir saygıyla izledim kendisini.

… …

Dün televizyonlarda, ölüm haberini izlerken de o anları düşündüm.

Ailemden birini kaybetmiş gibi gözyaşı döktüm.

Ve isyan ettim.

“Hey güzel Allah’ım” dedim;

“…Zaten iki yakamız bir araya gelmiyor; bu memlekette bunca hırsız, bunca ahlaksız, bunca rezil/kepaze, bölücü/parçalayıcı, yalancı/sahtekar aşağılık adam(lar) dururken; bula bula yüz binlerce insanın karnını doyuran, üreten, çalışan, çalıştıran MUSTAFA KOÇ gibi yurdunu ve ulusunu seven, dürüst ve ilkeli bir insanı mı buldun bizden koparacak!?...”

… …

Dahası, bu tepkimi facebook sayfamda da paylaştım.

Kısa sürede gelen onlarca beğeni ve yorumdan; düşüncemde yanılmadığımı, isyanımdan yalnız olmadığımı anladım.

Hâlâ kadir kıymet bilen güzel ve yürekli insanlarımız var.

Mekânın cennet olsun güzel insan, ışıklar içinde uyu.

Tüm bozulmaya ve yozlaşmaya rağmen; (hâlâ) kimin ne olduğunu gören, anlayan ve takdir eden insanlar var bu toplumda.

Bu insanlar, seni ve aileni hiç unutmayacak.