Eski Yunan'da, Evalt, hocası Protagoras’tan hukuk ve avukatlık dersleri almak ister. Hocası da kabul ediyorum, yalnız ücretin yarısı peşindir, kalan yarısını da kazandığın ilk davadan almak isterim. Bu şartla dersler başlar. Dersler sonunda Evalt yetişmiştir, fakat hiçbir davaya henüz bakmadığından kalan borcunu ödemez. Bunun üzerine hocası talebesine "seni dava edeceğim" diyerek şöyle bir ikilem kurar:
Davayı kazanırsam, hakim kararıyla; Davayı kaybedersem, aramızdaki anlaşma gereği; borcunu ödeyeceksin. Öğrenci Evalt, öğretmenine iyi yetişmiş olduğunu şu kıyas ile göstermiş; Davayı kazanırsam, hakim kararıyla; Davayı kaybedersem, aramızdaki anlaşma gereği; borcumu ödemeyeceğim. 1966 yılı Lise Mantık dersinde işlediğimiz ders notunu, sizle paylaşmak istedim. Karıştırdığım diğer notlarla, eğitimde gelinen noktanın ne denli hüzün verici olduğunu gördüm. Düşüncelerime katılan olur, olmaz ama kıyas da analiz için bir yöntemdir. Öğrencilik yıllarımızda Tarım, Yurttaşlık ve en zor derslerden biri olan Dil Bilgisi gibi derslerimiz vardı. Lisede Mantık, Sosyoloji, Felsefe temel derslerdi. Resim, Müzik, Beden angarya dersler olarak görülmezdi. Günümüzde bu ders adlarını; eğer şimdiki ders kitaplarının arka sayfalarında “dizin” bölümü varsa orada belki bulabilirsiniz. Test sistemi ile konular irdelenmek yerine şansa ve hissetmeye dayalı bilgi verilmeye çalışılırken nesil resmen kumara alıştırılıyor. Öyle ya; bir sorunun yanıtında yüzde 20 bilme şansınız varsa atış alışkanlığına “kumar” betimlemesi yanlış olmaz. Dershanelerle okul arasına sıkıştırılan öğrencilere mi, aile bütçesi sarsılan velilere mi acımak lazım? 1961 Anayasası ile 1981 Anayasası arasındaki farkı öğretim ve eğitimde düşülen duruma bakarak yorum getirilebilir. Özgür düşünen bireyden, şükreden uyumlu kula geçiş, iktidardakileri mutlu kılar. Uyumlu bireyler istemek; işte dünyadaki bütün siyasilerin ortak arzusu budur. Dindar nesil yetiştirmek istemenin mantığı da budur. Din; güzel ahlakın öğretildiği felsefi bir alan olmasına karşın, konuyu içselleştirmek ve tartışmak varken siyasetin ve ayrışmanın aracı olarak kullanılması toplumu yaralamaktadır. Vicdan ve Yaradan arasındaki ilişkiyi dogmalarla ve tehditlerle tahrip etmek toplumun kültürel yapısını da sarsmaktadır. Dindar sayısını arttıralım derken milleti dinden imandan etmemeliler. 4+4+4, kılık kıyafet gibi yeni düzenlemelerin mantığı yakında ortaya çıkar. Uygulamanın sakıncalarına pek ses gelmemesi ve öğretmenlerin sessizliği, acaba korkutulmuş olmalarından mıdır? Eskiden veliler çocuklarını “eti senin, kemiği benim” diye öğretmenlere teslim ederdi. Görülen o ki, öğrenci-öğretmen arasında; sevgiden, saygıdan, korkudan eser kalmamış. Alo 147 ihbar hattıyla öğrenciler gizli tanık olmaya teşvik edilmelerinin eğitim, öğretimle ilgisi olamaz. Arkadaşlarımın çoğu öğretmen, kızmasınlar; Nazım Hikmet’in diliyle "dilim varmıyor söylemeye ama kabahatin çoğu senin güzel kardeşim."