Kış Geldi, Yağmur Yağdı, Zehirlenme Mevsimi Açıldı

Her yıl olduğu gibi, yine bir kısım vatandaşımız sabah erkenden dağlara doğru yola düşüyor. Elinde bir sepet, yüzünde doğa tutkunu bir ifade… Ama işte tam da burada ince bir çizgi var: O sepet bazen doğanın hediyeleriyle dolmuyor, acilin kapısını çaldıran sürprizlerle doluyor.
Mantar öyle bir şey ki, doğru olanı dünyanın en lezzetli nimetiyken, yanlışı da “geçmiş olsun”dan “aman Allah korusun”a uzanan bir çizgide. Üstelik yanlış mantar dediğin, “Ben yanlışım!” diye bağırarak gelmiyor. Aksine en masum gözüken bazen en tehlikelisi oluyor.
Hele ki köylü amcanın “biz bunu yıllardır yeriz, bir şey olmaz” cümlesine aldanıp mantarı tavaya atmak yok mu… İşte asıl tehlike o. Çünkü o amca yıllardır o mantarla dost olabilir ama sizin midede pasaport kontrolü yapan bir görevli yok; “Bu mantar bu bünyeye uygun değil” diye geri çevirmiyor.
Üstelik mantarın zehirli olup olmadığını anlamak için öyle gümüş kaşık batırmak, sarımsakla kaynatmak, sineğe yedirmek gibi halk yöntemleri de tamamen şehir efsanesi. Yani “Sineğe bir şey olmadıysa bana da olmaz” devri kapandı. Sinek belki mantarı görünce "Benim bağışıklık sistemim var" diye övünüyordur, nereden bileceğiz?
Peki ne yapacağız?
Çok basit:
Tanımadığınız mantarı yemeyeceksiniz.
Bilen birine danışmadan topladığınızı sofraya koymayacaksınız.
Meteoroloji yağmur uyarısı yapınca nasıl dikkate alıyorsanız, mantar uyarısını da o ciddiyetle ele alacaksınız.*
Kısacası sevgili okur; kış geldi, yağmurlar yağdı, mantar sezonu açıldı ama lütfen sezona acil serviste değil, sofranızda başlayın. Doğa güzel, mantar güzel… Yeter ki doğru olanıyla tanışmayı bilelim.
Herkese zehirsiz, keyifli bir mantar sezonu diliyorum. Kalın sağlıcakla.