Kırılan Ayna: Nerede O "Orta Direk"? ​

Memleketin nabzını tutmaya çalıştığım her an, elimde kalan tek şey acı bir tebessüm oluyor. "Nerede o eski günler?" diye nostalji yapmak değil niyetim; sadece dürüstçe bir soru sormak istiyorum: Bu ülkede "orta direk" denen yapıya ne oldu? Eskiden, bir ailenin ay sonunu getirme, çocuklarını okutma, hatta birikim yapma hayali vardı. Şimdi ise tablo çok net ve ne yazık ki karanlık: Fakir daha da fakirleşti, zengin ise servetine servet kattı. İki uç arasında sıkışıp kalan, bir zamanların güvencesi olan orta halli kesim ise adeta eriyip buhar oldu.

Marketler ve Mağlubiyet

​Sokakta en çok konuşulan konulardan biri zincir marketler... Haftalık alışveriş sepetinin fiyatı, bir memurun maaş zammını saniyeler içinde anlamsız kılıyor. Fiyat etiketleri neredeyse her gün değişiyor, zamlar sanki bir hız rekoru kırma yarışında. Edirne'den Kars'a uzanan bu marketler ağı, ne yazık ki çoğu vatandaş için adeta bir kâbus. Gıdaya, yani en temel yaşamsal ihtiyaca erişimin bu denli zorlaşması, bir toplumun dayanma gücünü ciddi anlamda yıpratıyor.

Kira: Maaşın İki Katı Bir Zincir

​En can yakıcı sorunlardan biri de barınma. Kiralar, büyük şehirlerde ortalama bir asgari ücretin, çoğu zaman iki katı seviyesine ulaştı. Bir evin çatısı altında onurlu bir yaşam sürme hakkı, artık lüks bir hayale dönüştü. İnsanlar maaşlarının büyük bir kısmını kiraya yatırınca, geriye kalanla nasıl geçinecek? Enerji, eğitim, sağlık... Hepsi birer yük. Bu döngü, toplumun belini büken en ağır prangalardan biri. Ya emekli ne yapsın? 17 bin maaş 25 bin kira, bu ne saçmalık!!!

Üretimin Sırrı ve Çiftçinin İsyanı

​Bir ülke, kendini doyuramadığı an biter. Maalesef genel üretimde ciddi bir kısıtlılık var. Tarım ve hayvancılığa uygulanan kota, yasak ve kısıtlamalar, bizi kendi kendimize yetemeyen bir ülke haline getiriyor. Çiftçi mazot, tohum, gübre fiyatları altında eziliyor, tarlasını ekmek yerine icra korkusuyla bekliyor. Köylü işsiz, şehre göçmek zorunda kalıyor. Peki, kim neye göre üretim yapıyor? Gördüğümüz kadarıyla kısa vadeli çözümler, ithalat odaklı politikalar, uzun vadede bizi sadece daha büyük bir bağımlılığa itiyor.

Borç Sarmalı ve Siyasi İklim

​Şehirlerin karmaşasına baktığımızda ise bambaşka bir manzara. Toplumda bir "gülme ve geçme" sistemi hakim. Herkes bir diğerinin cebindekini kolluyor, borç, borçla kapatılmaya çalışılıyor. Siyasi oyunlar, sürekli kutuplaşma ve gerilim, asıl sorunları görmemizi engelliyor. Gündem sürekli değişiyor ama tencerenin boşluğu değişmiyor.

Peki, Çözüm Nerede?

​Elbette bu gidişatı tersine çevirmek mümkün. Devlet yetkilileri, bu samimi çığlıkları duymalı. İyileştirme, ancak üretimi baş tacı etmekle başlar:

​Tarım ve Hayvancılık Acil Durum İlanı: Kota değil, teşvik. Köylüye destek, aracıyı değil üreticiyi zengin eden bir sistem.
​Barınma Hakkı Önceliği: Fahiş kiralara ve konut fiyatlarına karşı kalıcı çözümler, sosyal konut projelerinin hızlandırılması.
​Adil Gelir Dağılımı: Zincir marketlerin fiyat denetimi, gelir vergisinde adaletin sağlanması.

​Ülkemizin potansiyeli çok yüksek. Ancak bu potansiyeli, sadece borçla borç kapatmaya çalışarak değil; dürüst, şeffaf ve üretim odaklı bir ekonomi politikasıyla ortaya çıkarabiliriz. Aksi takdirde, bu kırılan ayna, ne yazık ki sadece fakirleşen ve umudunu yitiren bir toplumun yansımasını göstermeye devam edecek.