Kin ve nefret batağı

TOPLAM olarak, birbirimize dönük olarak, kin ve nefret batağına sürüklenmiş durumdayız. En küçük ve en sıradan bir konuda bile kutuplaşıp çatışmak için bahane arıyoruz. Ülkenin elden gitmek üzere olduğunda söz edilirken, biz hala birbirimizle...

TOPLAM

olarak, birbirimize dönük olarak, kin ve nefret batağına sürüklenmiş durumdayız.
En küçük ve en sıradan bir konuda bile kutuplaşıp çatışmak için bahane arıyoruz.
Ülkenin elden gitmek üzere olduğunda söz edilirken, biz hala birbirimizle boğuşup duruyoruz.
“Ne mutlu Türküm diyene” diye diye bugünlere geldik.
Salt Türklüğümüzle övünmekle yetinmenin yeterli olmadığını, örnek bir birey ve toplum olmanın kaygısından uzak bir biçimde yaşadığımızın hala farkına varabilmiş değiliz.
Her toplumda olduğu gibi bizde de, iyilerin olduğu gibi, kötülerin de bulunduğu gerçeğini kabul edip, iyilere çok daha fazla değer vermenin yollarını arayıp bulmalıyız.
Hangi konuya el atarsak atalım, bir sürü rezilin rezillikleriyle karşı karşıyayız.
Bir toplumun, bu kadar kısa bir sürede, bu denli rezilliklerle iç içe olabilmesi akıl alacak şey değil.
Soygunlar, vurgunlar, fındık kabuğunu doldurmayacak nedenlere dayalı keyfi cinayetler, kural tanımamazlığa dayalı trafik terörü yüzünden kaybettiğimiz canlarla birlikte, her gün teröre kurban verdiğimiz üç-beş şehidimizin ardından yaktığımız ağıtlarla döktüğümüz gözyaşı neredeyse sele dönüştü.
Biz, biz olmaktan hızla uzaklaşıyoruz.
Biz bambaşka bir topluma dönüştük.
Yoksa bu tabloda yer alanlar biz değil miyiz?
Kim bunlar?
Bunlar çakma Türkler mi?
Sadece adı sanı Türk, Türkiye cumhuriyeti vatandaşı mı bunlar?
İhanetin, hainliğin, her tür rezilliğin batağına sürüklenmiş bu beyinler, bu ülkede nasıl palazlanıp, bu denli etkin hale gelebildiler?
Herkes, ülkeye egemen olmanın yollarını arıyor.
Kimin kim olduğu ve kime hizmet ettiği belli değil.
Ağzı olanın konuşması bir yana, konuşması iyi olanlar, toplumu şu ya da bu biçimde etkileyerek, bambaşka mecralara hatta maceralara sürükleyebilmekte.
Toplumu yönetme ve yönlendirme adına yola çıkanlar, devlet adamlığı ciddiyetinden uzak bir biçimde, nerdeyse medya maymununa döndü.
Siyasetin ve siyasetçinin çivisi çıktı.
Siyasetçiler sürekli gergin.
Siyasetçilerin gerginliği topluma yansıyor.
Doğal olarak gerilen toplumda da ciddi kopmalar oluyor.
Ülke içinde birbirimizle uzlaşamayıp çatışıp kapışmamız bir yana, uluslararası arenada da kimseyle barışık değiliz.
Çok daha kötüsü, dışa karşı bile birlik olamıyor, farklı cephelerde yer alma saçmalığı içine girebiliyoruz.
Böylesine saçma sapan bir aymazlığa ne diyeceğimi inanın bilmiyorum?