Kim gider kim kalır?

MUHTEMELEN Gezi Olayları sırasında çekilmiş bir fotoğraf denk geldi dün, sosyal medyada. Sarışın genç bir kadın, elinde neredeyse boyu kadar olan ve üzerinde ilginç bir mesaj yer alan karton tutuyor. Mesajda diyor ki: 'Biz AKP'siz...

MUHTEMELEN

Gezi Olayları sırasında çekilmiş bir fotoğraf denk geldi dün, sosyal medyada.

Sarışın genç bir kadın, elinde neredeyse boyu kadar olan ve üzerinde ilginç bir mesaj yer alan karton tutuyor. Mesajda diyor ki: “Biz AKP’siz dine, CHP’siz Ata’ya, MHP’siz vatana, HDP’siz Kürt’e sahip çıkarız. Çünkü biz halkız!”


***

Serde acar muhabirlik var ya.

Aldım bunu, altına da, “Kimseye ihtiyacımız yok Allah’a çok şükür. Hele, seçim meydanlarında kutsal kitap sallayan din simsarlarına hiç yok. Çünkü biz halkız” yazıp sosyal medyada paylaştım.


***

Çoğunu birebir tanımam, ayıptır söylemesi Facebook’ta 5 bine yakın takipçim olduğundan, doğal olarak her paylaşımım gibi bu fotoğrafa ve mesaja da adeta yorum bombardımanı geldi.

Gencecik erkek ve kız çocukları, “Çok saçma. Artık dünya böyle yönetilmiyor” deyip saltanata olan meraklarını açığa vururken, daha mutedil fikirli ağabeyler ve ablalarımız, “Çok haklı bir mesaj, tebrikler” fikrinde birleşti.


***

(Gençlerin saltanat özentilerinin nereden gelip nereye gittiğini dilerseniz sonraki yazıların birinde analiz edelim)


***

Bir takipçim, sanki ben AKP muhalifiymişim gibi, “Hayırdır Alper Bey. AKP tek başına iktidar olamadı diye çok sevinçli gibisin, adeta zil takıp oynayacaksın” deyince zıvanadan çıkmışım. Kendimi tutamayıp şöyle dedim: “Üzülmeli miyim? Bakın arkadaşlar. Altı üstü bir seçim oldu bitti. Ah vah yapmaya, ‘Öldük bittik’ edebiyatıyla kitleleri korkutmaya gerek yok. Devlet'in sistemi tıkır tıkır işler. Eğer işlemiyorsa, eğer A partisi gitti B partisi geldi diye sistem çöküyorsa, tüküreyim o sistemin içine. Devlet'te devamlılık esastır. A şahıs gider B şahıs gelir, sistem yine devam eder. Eğer ‘Benim istediğim iktidar gitti’ diye sisteme çomak sokan bürokrat veya memur olursa, işte hakiki vatan haini odur. O yüzden kimse kimseyi korkutmaya, öldük bittik edebiyatıyla uyutmaya kalkışmasın.”


***

Sonra da “Öğrenilmiş Çaresizlik” sendromundan falan örnekler verip nafile bir didaktik çaba içerisine giriştim.

Bu arada, hazır sizi de yakalamışken, eminim hepiniz mütemadiyen gazete, kitap vs okuyor, belgesel vs izleyip ufkunuzu genişletiyorsunuzdur ama ben belki içinizde atlayanınız vardır diye “Öğrenilmiş Çaresizlik” sendromundan kısaca söz edeyim.


***

Sanal ortam sözlüğü Vikipedi, “Öğrenilmiş Çaresizlik”i şöyle tarif ediyor: “Ne kadar ders çalışırsa çalışsın sınavdan düşük not alan birinin, ‘Nasıl olsa yüksek not alamayacağım’ deyip ders çalışmaktan vazgeçmesi, öğrenilmiş çaresizlik belirtisidir. Öğrenilmiş çaresizlikte pasiflik söz konusudur. Ayrıca öğrenilmiş çaresizlik içerisinde olan birinde, pekiştireç ve cezadan kaçmaya isteksizlik vardır. Aslında bir nevi depresyon olarak algılanan öğrenilmiş çaresizlik, bunalımdaki insanların çaresizliği öğrenmesi sonucu meydana gelmektedir. Bu tip insanlar depresif durumdaoldukları için hedeflerine ne olursa olsun ‘Yapamayacağım’ mantığıyla yaklaşmaktadır.”


***

Kıssadan hisse…

Hiç kimsenin sizi öğrenilmiş çaresizliğe mahkum etmesine, ‘Şu iktidar giderse bitersiniz” veya “Şu iktidar gelirse muhteşem olur’ diye kandırmasına izin vermeyin, beyninizi aldatmayın.


***

Bu arada…

Ankara’da ne olup biter, büyüklerimiz erken genel seçime mi yoksa koalisyona mı karar verir, bilemem.

Ama ben Alanya’da olabilecekleri söyleyeyim.

Eğer koalisyon olursa ki, durum onu gösteriyor.

Olası bir AKP-CHP veya AKP-MHP Koalisyon Hükümeti’nde, küçük ortak CHP ya da MHP, pek icraatçı olmayan üç beş bakanlık alacaktır.

Bu bakanlığa bağlı Alanya’daki birimlerin amirlerinde, memurlarında, personelinde de doğal bir süreç gereği ani değişimler yaşanacaktır.


***

Misal, düne kadar AKP’nin tüm etkinliklerinde en ön saflarda yer alan, bu etkinlikler sırasında çekilmiş fotoğrafları ve görüntüleri gazete ve televizyonlarda çarşaf çarşaf yayınlanan, “muhalefetin gözüne batan” pek çok daire amiri, Kasımpaşa Marşı’yla gönderilip, yerlerine yenileri İzmir Marşı veya Mehter Marşı ile getirilecektir.


***

Bu da, tıpkı 2014’ün 30 Mart’ında yürürlüğe giren Büyükşehir Yasası’ndan sonraki iki başlı yönetim gibi, Alanya’da yepyeni ama kaotik bir dönemin başlamasına vesile olacaktır.


***

Misal, düne kadar AKP İlçe Başkanı’nın ve dolayısıyla ekibinin gözünün içine Bakan’lar, olası bir koalisyon sonrası yapılacak yeni bakanlık bölüşmelerinden sonra, muhtemelen ya CHP İlçe Başkanı Şengül Yeşildal’ın ya da MHP İlçe Başkanı Hilmi Er’in gözünün içine bakacak, her sabah kahvaltıya bu ikiliden birini çağıracak veya günlük olarak “Bir arzunuz, bir isteğiniz var mı?” diye telefonla arayıp gönül alacaklardır.


***

Uzun lafın kısası…

7 Haziran’da sandıktan çıkan sonuç, sadece Ankara’da değil, Türkiye’nin 81 vilayetinde ve bu vilayetlere bağlı ilçelerde kiminin kellesini alacak, sotada bekleyen kimilerine gün doğmasına yol açacak, kimi gidecek, kiminin de yıldızı parlayacaktır.


***

Sizin anlayacağınız…

Eli kulağındadır, ben diyeyim iki, siz deyin üç haftaya kalmaz Alanya’da bazı makamlarda şahsi eşyalar kolilere doldurulmaya başlanırken, bazı makamlardaki lider fotoğrafları da değişmeye başlar.


***

(

DİP NOT:

Olası bir AKP-CHP veya AKP-MHP Koalisyon Hükümeti’nde CHP ya da MHP’ye verilecek muhtemel bakanlıkları az çok tahmin ediyorum. Dolayısıyla bir aya kalmaz, makamlarına veda edecek isimleri de. En iyisi bugünden tezi yok, şahsi veda ziyaretlerime başlayayım.)