Kaymakam linç ediliyordu

Şırnak'ın Uludere ilçesine bağlı Gülyazı ve diğer köy halkının öteden beri Irak'a giderek petrol ve şeker satın alıp katırlarla köylerine getirip satarak maişetlerini temin ettikleri hususu bugünlerde ortaya çıktı. Köylülerin...

Şırnak’ın Uludere ilçesine bağlı Gülyazı ve diğer köy halkının öteden beri Irak’a giderek petrol ve şeker satın alıp katırlarla köylerine getirip satarak maişetlerini temin ettikleri hususu bugünlerde ortaya çıktı. Köylülerin gidip, geldikleri bu yoldan aynı zamanda PKK teröristlerinin de ülkeye sızdıkları, katırlarla top, tüfek, cephane ve erzak taşıdıkları dolayısıyla TSK'nin devamlı kontrolünde bulundurduğu, HERON’larla gece-gündüz takip ettiği, en ufak bir hayvan ve insan kafilesinin görüntülenmesi sonunda, toplarla, uçaklarla ateş altına aldığı hususunu Gülyazı köylüleri ve diğer köylülerin bilmemesi mümkün değildir. Nitekim, bu hususu köylülerin bildikleri, hatta bazı kez karakolların bilgisi dahilinde Irak’a gidip, geldiklerini de itiraf etmişlerdir. Böylesine, operasyonların yoğunlaştığı, Jandarma ile polis komandolarının bu yörede kuş uçurtmadıkları da bilinen bir gerçektir. Buna rağmen, bu dikenli yoldan katırlarla gidip, gelmenin ne kadar büyük risk taşıdığının da bilinmesi iktiza etmez mi? Koruculuk yapan babaların hiçbir tecrübesi olmayan çocuklarını bu kadar riskli bir bölgeye göndermeleri hususunu ayrıca değerlendirmemiz gerekir. Günah keçisi gibi TSK'ni suçlamakla PKK'ya hizmet edildiğini akıldan çıkarmamalıyız. İşte birkaç gün önce, 12, 13, 14, 15, 18 yaşlarında çocuklarların da bulunduğu bir kafile 30-40 katırla gece vakti, o yasaklı bölgeden Türkiye sınırını geçerlerken HERON’ların görüntüleri ilgili makamlara ulaşınca, derhal Diyarbakır askeri hava üssünden kaldırılan jetler o kişileri ateş altına alıyor ve 35 kişiyi öldürüyor. Böylesine, her düşünceye açık bir operasyondan, BDP gibi Kürt sorununu biz çözeriz havasındaki bir partinin yararlanmak istemesi gayet doğal idi. Böyle düşünen ve bu felaketten rant elde edeceğini uman BDP.de cenazelerin gömülmesinde binlerce yandaşı ile adeta şov yapmış bulunuyor. Şırnak BDP milletvekili Hasip Kaplan olayın başından itibaren Gülyüzü köyün de otağını kurmuş, yanında yandaşları yalancı bir pehlivan gibi şov yapmaktadır. Uludere Kaymakamı Naif Yavuz sorumlu bir Devlet adamı kimliği ile taziyede bulunmak için Gülyazı köyüne gidiyor. Taziye çadırında AKP Şırnak Millitvekili Mehmet Emin Dindar ve Şırnak BDP Milletvekili Hasip Kaplan da bulunmaktalar. Bir ara Kaymakam, dışarıya çıkıyor, arkasından Hasip Kaplan da çıkıyor. Köylülerin ve M. Emin Dindar’ın ısrarla söylediklerine göre, Hasip Kaplan, orada bulunan kalabalığa: “Dün 35 kişiyi öldürttü, bu gün de taziyeye gelmiş, Kaymakamı kaçırtmayın” diye sesleniyor. Bu seslenmeyi, öldürün şeklinde algılayan öfkeli kalabalık, kaymakama taşlı, sopalı saldırıyor. Kaymakamı, taziye sahipleri, büyük çaba sonunda kurtarıyorlar. Kaymakamı alelacele Şırnak askeri hastanesine götürüyorlar. Elbet, bu hareketin tasvip edilecek bir yanı yoktur. Müslümanlığın verdiği örf ve inanışımıza göre taziyeye gelmiş birisini değil linç etmek, düşman dahi olsa, kılına dahi dokunulmaz. Bu ne biçim inançtır, görgüdür ve terbiyedir anlamak mümkün değil, yazık, çok yazık.
BDP'liler ne kadar "Biz bir şey yapmadık", hatta "Kaymakamı kızgın halkın elinden biz kurtardık" deseler de güneş balçıkla sıvanmaz. Her ne kadar Hasip Kaplan, beni, kaymakamı linç ettiren kişi olarak kim ifade verirse “alnını karışlarım” dese de her halde Şırnak Başsavcısı topladığı deliller, aldığı ifadeler sonun da bir karara varacak ve fezlekesini tanzim edip ilgili mahkemeye sunacaktır. Sonuç, mahkeme sonunda belirlenecektir. Ak koyun, kara koyun o zaman tecelli edecektir. Kaymakam, büyük bir fedakarlık göstererek, rapor almamış, pazartesi günü görevine başlamıştır. Şırnak halkı çok büyük bir sevgi ile kucaklamış ve yapılanlardan özür dilemişlerdir. Hani ne derler, ne ekersen, onu biçersin. Bu işten siyasi rant bekleyenler de her halde avucunu yalayacaktır. “Öfke ile kalkan, zararla oturur” sözünü hatırlatırım.