ALANYA’YI
ve Alanyalıyı çok sevdiğinizi, her fırsatta bu şehri Amerika’nın tatil merkezi Mayami gibi yapacağınızı söylediğinizi bildiğim için, meramımı ancak siz anlarsınız ve çözüm bulabilirsiniz diye, elbette en çok da “Devlet Baba” olduğunuz için size yazıyorum bu satırları, Sayın Kaymakam’ım.
***
Lafı fazla sündürmeden söyleyeyim diyeceklerimi.
Benim sıkıntım şu, Sayın Kaymakam’ım.
***
Alanya Belediyesi’nde maaşlı çalışan parkomat görevlileri ile Antalya Büyükşehir Belediyesi Alanya Koordinasyon Birimi’nde maaşlı çalışan sokak temizleyicileri bir konuda dertli ve gördüğüm kadarıyla sıkıntılarını “görecek”, “fark edecek” veya “dinleyecek” bir merci olmadığı için de bu sorun hem bu insanlara, hem de sizin “Mayami gibi yapacağım” deyip hayli yüksek perdeden hedef koyduğunuz Alanya’ya büyük zarar veriyor.
***
Alanya’da sayılarının en az 150-200 olduğunu tahmin ettiğim ve tamamı erkek olan parkomat görevlileri ile sokakları süpüren, özellikle kadın görevliler, yemek ihtiyacı ve malzemelerini koyacak yer konusunda hayli muzdaripler.
***
Parkomat görevlilerinin derdi paralarının olmaması değil.
Çünkü öğrendiğim kadarıyla aşağı yukarı 1.500 TL maaş alıyorlar.
Günümüz şartlarında fena rakam değil.
Onların sıkıntısı, yemek yiyecek yerleri ve zamanları yok.
***
Sokakları temizleyen/süpüren kadın görevliler ise mesai saatleri içerisinde çantalarını yanlarında taşıyamadıkları için, çanta veya içinde özel eşyalarının bulunduğu poşetlerini çalıların veya bitkilerin arasına saklamak zorunda kalıyorlar, gözümle gördüm.
***
Bu satırları direkt gazeteden okuyorsanız, köşe yazımda paylaştığım fotoğraflardan zaten ne demek istediğimi anlarsınız, Sayın Kaymakam’ım.
Yok, eğer internetten okuyorsanız, size kısa bir özet yapmak isterim.
***
Fotoğrafta görülen parkomat görevlisi genç arkadaşı, bundan bir süre önce, aylık dükkan kiraları bile ateş pahası olan, hayli pahalı lokantaların ve alışveriş mağazalarının da bulunduğu, şehrin en işlek caddesinin üzerindeki bir kaldırımda bizzat kendim fotoğrafladım.
***
Yemek yiyecek vakti ve kendisine gösterilen herhangi bir mekan olmadığı için, yanında getirdiği sefertasından çıkardığı çorba ve salatayı, kaldırımın kenarındaki plastik taburenin üzerine muntazaman dizmiş, kendisi de “ne yazık ki” kilitli parkenin üzerine bağdaş kurup oturmuş, yoldan gelip geçenlerin meraklı bakışlarına maruz kalmasına rağmen bir an önce karnını doyurmanın telaşında, Sayın Kaymakam’ım.
***
Otomobilimi park ederken tesadüfen gördüğüm bu manzarayı, bu mevzuyu gazetede habere dönüştürmek için fotoğrafladım ama bir yandan da endişelendim.
Çünkü; “Acaba fotoğrafını da kullanarak parkomat görevlilerinin bu durumunu yazarsam bu arkadaşa zarar verir miyim?” diye korktum.
Ama hem zaten zor şartlar altında çalışan bu arkadaşların sıkıntısını gündeme getirmek, hem de Alanya gibi turistik bir memleketin imajını “kendimce” erkenden kurtarabilme adına fotoğrafı çekip bunu bir şekilde gündeme getirmem gerektiğini düşünerek peş peşe deklanşöre basıverdim.
***
(Bu arkadaşın yüzünü de yukarıda sözünü ettiğim bu endişemden dolayı fotoşop tekniği ile gizleme ihtiyacı hissettim)
***
Sayın Kaymakam’ım.
Ben, bir ailenin, bir grubun, bir şehrin veya bir ülkenin, ancak ve ancak herkesin kolektif şekilde huzurlu olması halinde mutlu olabileceğine inananlardanım.
***
Diyeceğim şu ki…
Devlet Baba’yı temsil ettiğiniz için yüksek müsaadenizle bu konuda topu size atmak istiyorum.
Çünkü…
Sizden iyi olmasınlar, lacivert takım elbiseler giyip, klimalı odalarda gün boyu misafir ağırlayan çok kıymetli başkanlarımızın ve koordinatörlerimizin, bu şehirde güzel makamlarda bulundukları için hayli mutlu olduklarını, gazetelerde çıkan veya sosyal medyada yer alan fotoğraflarından görüyoruz, anlıyoruz.
***
Ama şahsen ben, belki ev geçindirmek, belki çocuk okutmak, kısacası para kazanmak için sabah akşam yağmurun ve güneşin altında çalışmak durumunda olan kamu görevlisi kardeşlerim, ağabeylerim ve ablalarım mutsuzken kendimi mutlu hissedemiyorum, Sayın Kaymakam’ım.
***
“Zaten işim başımdan aşkın. Üstelik bu benim işim değil. Sen derdini git Adem Başkan’la Koordinatör Güney’e anlat” derseniz, anlarım, saygı duyarım.
Ama, yok eğer, “Fırat’ın kenarında bir kurt bir koyunu kaparsa, korkarım ki kıyamet gününde onun bile hesabı benden sorulur” diyen Hazreti Ömer’in yönetim ve adalet anlayışı ile hareket etmek isterseniz, kestane kebap, acele cevap, Sayın Kaymakam’ım.