Karne hakkında

YİNE bir karne dönemini yeni geçirdik. Akademik olarak düşük başarılı öğrencilerin tatil heyecanı daha ağır basıyor görünse de, bilin ki öncelikli olarak

YİNE

bir karne dönemini yeni geçirdik. Akademik olarak düşük başarılı öğrencilerin tatil heyecanı daha ağır basıyor görünse de, bilin ki öncelikli olarak "Notlarım ne olacak?" ve ardından daha önemlisi, "Ailem ne düşünecek?" soruları, çocuklarımızın zihnini bir hayli meşgul etmekte. Kiminin içi rahat, kimi ise bu konuda çok kaygılı olabilir.
Aslına bakarsak karne, ilköğretim ve ortaöğretim öğretimi veren okullarda, her öğretim dönemi sonrasında öğrenciyi ve öğrenci velisini bilgilendirme amaçlı verilen, öğrencilerin ders başarı puanlamalarını gösteren belgedir. Peki, bundan ibaret midir? Ne yazık ki hayır. Bizdeki gelenek gereği, karne çocukların aileleri tarafından da değerlendirilmesine neden olur. Hatta her bir karne, sadece çocuğun öğrendiği derslere dair değil, adeta yaşam başarısına dair değerlendirmeymişçesine değer görmektedir. Dolayısıyla aldıkları her karne ile, çocuklarımız da “bu dönem dersleri nasıl öğrenmişim?” sorusuna değil, “ben nasıl biriyim?” sorusuna da yeni yanıtlar oluşturmaktadır. Yani alınan her karne ve her karne dönemi, çocuklarımızın kendileri ve kendi performans algılarında önemli değişiklikler yaratmaktadır. Diğer bütün performanslar gibi karnedeki duruma bakarak bir çocuğu, bir insanı değerlendirmek, yani sadece sonuçtan yola çıkarak bir yargıya varmak anne-babaları yanlış noktalara götürebilir. Karne bir sonuçtur; bir anlamı vardır tabi ki, ancak yine de önemli olan bu sonuca götüren “süreci” iyi değerlendirmektir.Okulda, çocuklardan çok çeşitli alanlarda birden başarılı olmasını bekleriz. Anne-babaların dikkat etmesi gereken konuların başında çocuğun bireysel özellikleri, genel kapasitesi ve güçlü olduğu alanlar gelmelidir. Bunların iyi bilinmesi ve çocuğun başarısının aldığı notlara indirgenmemesi son derece önemlidir.
Artık sadece bir tek “zeka” veya “yetenek” olmadığını biliyoruz. Bu nedenle, çocuğunuz, örneğin matematik dersinde zorlanmakta ise onun yeterince akıllı olmadığını düşünmek hatadır. Bir çocuğun sözel veya sayısal alanlara, müziğe, spora ya da doğa bilimlerine karşı bir eğilimi olabilir. Çok az kimse birçok değişik alana eşit derecede ilgi duyabilir, dolayısıyla da bazı alanlara doğası gereği kendini daha yakın hisseder, diğerlerini de mecbur olduğu için öğrenir. Ailelerin fark etmesi gereken çocuğun çok da yatkınlığı ya da merakı olmadığı halde, bir konuda bir şeyler öğrenme konusunda ne kadar çaba gösterdiğidir. Çocuk o dersi önemser ve anlamak için elinden geleni yaparsa, çaba gösterirse artık getirdiği karne notunun pek de önemi kalmaz, kalmamalıdır.
Karneyi değerlendirirken dikkat edilmesi gereken ikinci alan, çocuğunuzun içinde yer aldığı aile ortamıdır. Her çocuğun bireysel özelliklerinin yanında, içinde yetiştiği aile ortamının da çocuğun çalışma alışkanlıkları, okulu önemsemesi, sorumluluklarını bilmesi ve yerine getirmesi üzerinde büyük etkisi vardır. Okumak, öğrenmek, yeni bilgiler edinmek, aile içinde eğlenceli, keyifli bir işi olarak ele alındığında, çocuk da bu faaliyetleri bir mecburiyet olarak görmemeye başlar, bu da onun öğrenme isteğini ve dolayısıyla da okul başarısını arttırır. Ne yazık ki genellikle yapılan, çocuk okula başlayana kadar ondan hiçbir şey talep etmemek, birinci sınıftan itibaren de, çocuğun zamanını, eşyalarını organize etmesini, sorumluluklarının bilincinde olmasını beklemektir. Bunlar yerine getirilmediği zaman aile ve çocuk arasında çok ciddi çatışmalar yaşanır, daha sonra aile çocuğa yeterince şans vermeden dışarıdan destek almaya, ya da çocuğun birçok sorumluluğunu kendisi yerine getirmeye başlar, örneğin ödevlerini yapmak, çantasını hazırlamak gibi. Bu şekilde de çocuk, anne-babası için çalıştığına, onlar kızmadığı, baskı yapmadığı zamanlarda çalışması gerekmediğine ikna olmaya başlar. Anne-baba yine onun çalar saati olmuştur. Çocuk çalışmanın gerekliliğini, önemini içselleştiremeden, bu işleri bir yük olarak görmeye başlar. Bu noktada, okula ve öğretmenlere de büyük görevler düştüğünün altını çizmek gerekir. Konuları ilginç hale getirmek ve çocukta merak uyandırmak konusunda başrol oyuncuları onlardır.
Unutmayın ki; Okul çağındaki hiçbir çocuk sadece öğrenci değildir, onun da herkes gibi birçok farklı yönü vardır. Çocuğun her ne boyutta olursa olsun başarılarını fark etmek, bunları takdir etmek, öne çıkarmak onun kendine güvenini arttıracak, kendiyle gururlanmasını sağlayacaktır. Bu açıdan baktığında da, zayıf olduğu yönleri bir eksiklik olarak değil, geliştirilmesi gereken yönler olarak kabullenmesi daha kolay olacaktır. Unutulmamalıdır ki, sonuç değil süreç önemlidir. Çocuğa tüm geribildirimler, sonuç için değil, içinde bulunduğu süreç için verilmelidir. Gösterdiği çabayı takdir etmek, bulduğu çözüm yollarını övmek, ona inanıldığını göstermek çok önemlidir. Karnelerin çocuğunuzun yaptıklarının sadece bir kısmını ölçtüğünü, her şey olmadıklarını unutmayın.