Kanser hastalarında Psiko-Onkolojik yaklaşım

KELİME anlamı olarak kanser, bir organ veya dokudaki hücrelerin düzensiz olarak bölünüp çoğalmasıyla beliren kötü urlara denir. Genel anlamda ise kanser vücudumuzun çeşitli bölgelerindeki hücrelerin kontrolsüz çoğalması ile oluşan 100'den...

KELİME

anlamı olarak kanser, bir organ veya dokudaki hücrelerin düzensiz olarak bölünüp çoğalmasıyla beliren kötü urlara denir. Genel anlamda ise kanser vücudumuzun çeşitli bölgelerindeki hücrelerin kontrolsüz çoğalması ile oluşan 100'den fazla hastalık grubudur.
Tanıma bakıldığı zaman sadece biyolojik etkileri olan bir hastalık olarak görünmekte kanser hastalığı. Ancak işin iç yüzüne baktığımızda insan hayatının tüm kulvarlarında fazlasıyla etkisi olduğunu görüyoruz. Aslına bakarsanız, hasta herhangi bir şüphe ile doktora başvurduğunda psikolojik savaşı da başlar. Tetkikler ve tetkiklerin sonuçlarını beklemek zaten kişide bir belirsizlik yaratmıştır. İkinci önemli basamak ise doktorunun teşhis koyduğu an ile başlar. Kanserin hem hastayı hem de yakınlarını fiziksel ve duygusal olarak etkileyen zor bir hastalık olduğu iyi bilinmektedir. Tıptaki tüm gelişmelere rağmen kanser hala ölüm, ağrı ve acı çekme ile eş anlamlı olarak düşünülmektedir. Kanser tanısı, hastanın hızla felaket haberlerine uyum sağlamasını gerektiren bir kriz yaratır. Kişi, bir yandan ciddi tedavi kararları verirken diğer yandan duygusal stres düzeyini kontrol etmeye çalışılır. Duygusal stres düzeyinin kontrol edilmesinde birçok etken vardır. Hastalığın derecesi, sosyal destek, daha önce hastanın psikiyatrik geçmişi, hastanın kanser ile ilgili etrafından duyduğu mitler…

Ülkemizde yeni yeni yaygınlaşmaya başlayan, psikolojinin bir alt dalı olan “Psiko-Onkoloji” veya “Psikososyal Onkoloji” kanser hastalarına tıbbi tedavilerine ek olarak psikolojik destek sağlamayı hedeflemektedir. Bu alanda yapılan birçok bilimsel araştırma gösteriyor ki;
• Kanser hastaları arasında psikiyatrik hastalıklarda artış olduğu ve psikiyatrik hastalıkların yaygınlığının %9-60 gibi oldukça geniş bir aralıkta değişen oranlarda saptandığı bildirilmiştir.
• Hastaların %90’ında psikiyatrik bozukluk, hastalığa ya da tedaviye tepki olarak ortaya çıkmıştır.
• Kanser hastalarında psikiyatrik bozuklukların çoğu tedavi edilebilir nitelikte olsa da sağlık çalışanlarının bu konulara yeterince özen göstermedikleri, dolayısı ile bu bozuklukların yeterince tanı ve tedavi almadıkları ileri sürülmektedir.

TEDAVİ YÖNTEMLERİNİN HASTA ÜZERİNDEKİ PSİKOLOJİK YANSIMALARI

Bugün kanser hastalığının tedavisinde en yaygın olarak kullanılan tedavi yöntemleri: Cerrahi operasyon, kemoterapi ve radyoterapi olarak bilinmektedir.
Cerrahi müdahale, kanserli dokunun vücuttan çıkarılmasıdır. Pek çok kanserde cerrahi müdahale uygulanan ilk tedavi yöntemidir. Cerrahi, aynı zamanda tanının doğrulanması(biyopsi), evreleme, yan etkilerin ve ağrının azaltılmasında kullanılan bir tedavi yöntemidir. Ancak cerrahi müdahale kişide geleceğe yönelik bir buhrana sebebiyet vermektedir. Zaten uyutulup bir müdahaleye maruz kalmak başlı başına bir duygusal stres durumu yaratırken, kanserli dokunun tamamen temizlenip temizlenemeyeceği, cerrahi müdahale sonrası kaybedilecek uzuv veya dokunun üzüntüsü, müdahalenin riskleri kişiyi olumsuz olarak etkilemektedir.
Yine en yaygın kullanılan tedavi yöntemlerinden birisi de kemoterapidir. Kemoterapi, insan vücudundaki kontrolsüz büyüyüp çoğalan anormal hücrelerin büyüme veya çoğalmasını önlemeyi amaçlayan doğal veya sentetik biyolojik ajanlar ve hormonlarla yapılan tedavi şeklidir. Hastalardan aldığımız geri dönüşlere göre neredeyse en çok psikolojik yan etki gösteren tedavi yöntemi kemoterapidir. Saç dökülmesi özellikle kadınlarda ciddi psikolojik tepkilere sebebiyet vermekte, beden algısında olumsuz yönde bir değişime neden olabilmektedir. Bunun yanında yorgunluk, halsizlik, mide bulantısı ve kusma, cinsel problemler gibi etkiler de kişinin günlük rutin yaşantısını bozacağı için kişiyi psikolojik olarak olumsuz yönde etkilemektedir.
Kemoterapi içerdiği bazı etken maddelerden ötürü, beyinde salınan kimyasallara etki göstererek kişinin psikiyatrik bozukluklara eğilimini artırabilmektedir.
Radyoterapi, yüksek enerji dalgalarından oluşan ışınların vücudun bir kısmına nüfuz etmesi ile gerçekleştirilen bir tedavi şeklidir. Tedavi alanındaki kanser hücrelerinin DNA’larına zarar vererek onları yok eder. Radyoterapi alan hastalarda psikolojik olarak en çok karşılaştığımız sıkıntı, makinadan korkudur. Bunun yanında bir takım cilt problemlerinin oluşması yine hastada beden algısı ile ilgili olumsuz tutumlar yaratabilmektedir.

HASTA YAKINLARI BU SÜREÇTE NE YAŞAR?
Aslında hastalar kadar zorlu bir süreçten geçen hasta yakınları için de hayat son derece zorlaşmıştır. Herşey yolunda giderken aniden ortaya çıkan bir hastalık, hastanın olduğu kadar yakınlarının da hayat kalitesini etkilemektedir. En sık görülen problemler iletişimde bozukluktur. Psikolojik destek alan hastaların mutlaka yakınlarının da belirli aralıklar ile seanslara katılmaları önerilmektedir.

PSİKOTERAPİ KANSER HASTALARINDA NEYİ AMAÇLAR?

Yukarıda da bahsettiğim gibi kanser hastaları ile ilgilenen psikolojinin bir alt dalı psiko-onkolojidir.

Psiko-onkoloji;
• Hastalık ve tedavi süreci ile ilgili bilgilendirmeyi,
• Kanser hastalarında tedaviye bağlı olarak gelişen yan etkilerle başa çıkabilme düzeyini artırmayı,
• Hastanın bozulan sosyal hayatını düzenlemede hastaya yardımcı olmayı,
• Hastanın hayatını kontrol etmeye başlayan korku, kaygı, endişe, mutsuzluk, umutsuzluk, çaresizlik, öfke gibi duygularla baş etmeyi öğretmeyi,
• Eğer varsa bozulan cinsel işlevlerde yardımcı olmayı,
• Duygularını rahatça ifade etmesini, anlamasını ve anlaşılmasını,
• Geçmiş hayatına yönelik öfkesini gidermeye yardımcı olmayı hedeflemektedir.

Klinik tabloya bakıldığında kanser hastaları ile kanser hastası olmayan kişilere yönelik psikoterapi farklılık göstermektedir. Dolayısıyla; destek aldığınız kişinin psiko-onkoloji alanında eğitim alıp almadığına lütfen dikkat ediniz.