Kaldırımda korna çalan medeniyet

​MODERN toplum olmanın getirdiği evrensel kurallar var: Yaya kaldırımının yayaya ait olduğu, motosiklet, bisiklet gibi araçların orada yeri olmadığı, engelli geçitlerinin kutsal olduğu...

Bunlar teoride herkesin bildiği, hatta kabul ettiği gerçekler. Ne var ki, pratikte bu bilgiyi hiçe sayan hem kendi hem de başkalarının güvenliğini tehlikeye atan ve kötü bir örneklik teşkil eden manzaralarla hemen her köşede karşılaşmak mümkün.

​ Alanya'da şahit olduğum bir manzara bu konunun önemini bir kez daha dile getirmem gerektiğini hatırlatıyor. Yaşlı bir turist çift el ele yaya kaldırımından yürürken, hemen arkalarında bir motosiklet sürücüsü korna çaldı.

Çiftlerden geriye dönüp bakan olmadı. Sürücü bunun üzerine bir de ara gaz yapıp bir korna daha çaldı ve dikkatlerini çekti.

Her ikisinin de yüzlerindeki şaşkınlık ifadesi gerçekten görülmeye değerdi.

​El ele yürüyen yaşlı turist çifte kaldırımda korna çalmak...

Bu, sadece bir kural ihlali değil; aynı zamanda bir medeniyet ve saygı ihlalidir.

​"Ülkelerine gittiklerinde elbette Alanya'nın güzelliğini anlatacaklar ama yaya kaldırımında dikkatli yürüyün çünkü her an bir motosiklet sürücüsü size korna çalarak yolunuzu elinizden alabilir."

​Bu cümle, bir turizm şehrinin imajına vurulan en büyük darbedir. Turistin yüzündeki şaşkınlık, aslında medeni bir ülkede böyle bir durumu beklemediklerinin net bir ifadesiydi.

Bu deneyim, deniz, kum ve güneşin önüne geçip akıllarda kalıcı bir olumsuz izlenim yarattı.

​Yüksek sesle seyreden motosikletler ise bambaşka bir çevre kirliliği ve toplumsal rahatsızlık kaynağı.

Gece geç saatlerde uykudan uyandıran, gün içinde huzuru bozan bu gürültü, ne yazık ki sıklıkla görmezden geliniyor.

​Sorunun temelinde yatan en büyük nedenlerden biri, sizin de belirttiğiniz gibi, denetimsizlik ve cezasızlık algısıdır.

Kural ihlalinin anında ve kesin bir yaptırımla karşılaşmaması, bu kötü alışkanlığı adeta teşvik ediyor. Ne kadar kural koyarsanız koyun, uygulama ve denetim mekanizması zayıf olduğu sürece, kurallar sadece kâğıt üzerinde kalır.

​Kurallara uymayanların araçlarına el konulması ve ömür boyu ehliyet iptali gibi öneriler, vatandaşın bu duruma ne kadar tepkili ve çaresiz olduğunun bir göstergesidir. Elbette bu tip cezalar ilk bakışta "aşırı" görünebilir, ancak tehlikeye atılan şeyin insan hayatı ve temel yaşam hakkı olduğu düşünülünce, caydırıcılığın artırılması gerektiği fikri haklılık kazanıyor.

​ Son dönemde motosikletler için getirilen akrobatik hareketlere (tek teker vb.) ve yarışa yönelik ağır para cezaları ve ehliyet, araç menleri gibi yeni yasal düzenlemeler, bu caydırıcılık arayışının bir sonucu.

Ancak yaya kaldırımı ihlali, park yasağı ihlali ve gürültü kirliliği gibi "küçük" görülen, fakat yaygın olan ihlallerde de aynı sert ve tavizsiz duruş sergilenmelidir.

​Sonuç olarak, yaya güvenliğini tehlikeye atan, kaldırım işgal eden ve gürültü kirliliği yaratan sorumsuz davranışlarla mücadele, sadece yasalara yeni maddeler eklemekle çözülmez.

Aynı zamanda etkin ve sürekli denetim ve en önemlisi, toplumsal farkındalığı artıracak bir eğitim seferberliği ile mümkündür. Aksi takdirde, Alanya'nın o güzelim kaldırımları, turistlerin hafızasında bir motosiklet yarış pisti olarak kalmaya devam edecektir.

Esen kalın...