‘Kâinatın matematiğidir: Bir koyar, bir alır insan…’

'Bildiklerini unut. Gel al eline bir silgi, şu yeni başlayan güne bilgilerini silmekle başla. Zanlarını, yargılarını, önyargılarını ve dahi bütün genellemelerini koy bir çuvala ve hepten terk et. Gıybet etme sakın… Bil ki dedikodu...

“Bildiklerini unut. Gel al eline bir silgi, şu yeni başlayan güne bilgilerini silmekle başla. Zanlarını, yargılarını, önyargılarını ve dahi bütün genellemelerini koy bir çuvala ve hepten terk et. Gıybet etme sakın… Bil ki dedikodu denilen şey mıknatıs gibi kötü enerji çeker. Kimsenin aleyhine konuşma, uzaktan atıp tutma, insanları kem dille yargılama, bil ki yanılırsın.
Birini ne kadar çok aşağılar yahut dışlarsan, onun durumuna düşme ihtimalin o kadar artar. Kâinatın matematiğidir. Bir koyar, bir alır insan. Bilmeden kendi hesabını dürer. Hiç bir konuda emin olma… Kendini ayrıcalıklı sayma. Konumuna ya da mevkiine, ismine veya şöhretine güvenme. Şu hayatta tüm zahiri kisveler sabun köpüğünden ibarettir. Nazlı nazlı yükselir köpük, derken pat diye sönüverir. Her zaman başkalarından öğrenmeye açık ol. En iyi bildiğin konularda bile köşeli düşünme, büyük konuşma. Cümlenin sonuna nokta değil, ünlem değil, virgül yahut üç nokta koy. Açık kapı bırak daima. Ne kadar bilsen de hiç bir zaman yeterince bilmediğini unutma. Tevazudan şaşma. Ancak o zaman kurtulabilirsin bilginin cehaletinden…”

Tebrizli Şems

Şems, ne kadar da güzel özetlemiş, aslında… ‘Bilginin cehaletinden kurtulmak… Her yeni doğan günün ışığında kendi dansını yapmak, iliklerine kadar yaşam sevinciyle dolmak, her yeni doğan gün yenilenen yaşam enerjinle kilometrelerce uzağında olan kişilere ışık saçmak, can olmak, canan olmak… Acıları bal eyleyip mutluluğu ve insan olmayı düstur edinebilmek ve daha nicesi…

“Hakkın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine teslim ol. Bırak, hayat sana rağmen değil seninle birlikte aksın. ‘Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir’ diye sakın endişe etme. Hem nereden biliyorsun, hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?”

E. Şafak

Her gün renkli, her gün mucizevî, her gün ayrı bir şükür sebebi ve her gün yaşamaya değer... Her ne kadar fırtınalı, karlı, yağmurlu da olsa hava, bir anda güneş doğar ve kanınıza karışır enerji, sizi ‘siz’ yapar, güçlendirir… Hem ne var yani fırtına da güzel, yağmur da… Her şey ayrı bir şükran sebebi…
Bırakın acılar içinizdeki mutluluklarla yarış etsin. Ne çıkar, ne kaybedersiniz ki kazandığınız onca şeyi düşündüğünüzde… Kendinizi mutsuz mu hissediyorsunuz, yoksa? Arkanızdan konuşulduğunu, ihanete uğradığınızı, yarı yolda bırakıldığınızı, herkes başarıdan başarıya koşarken kendinizin bir arpa boyu yol alamadığınızı, bir daha asla sevemeyeceğinizi, aksiliklerin peşinizi bir türlü bırakmadığını ve bırakmayacağını mı?
Fırlatın gitsin, tüm bu düşünceleri çöpe… “Olan olur, biten biter, hayat devam eder…”. Akrep ve yelkovan bizim için hızını kesmekten vazgeçiyor mu? Ya da zaman? Ahiret alemine göçen yakınlarımız geri geliyor mu? Hayır. Zaman hep akıyor, eksilerini artı yapıp yoluna emin adımlarla devam edebilenler bu savaşın kazananları oluyor, hiç şüphesiz.
Evet, hayat devam eder. Yaşadıkça, acıya dayandıkça, sabrı içimizde hatmettikçe pişeriz. Pişmemiz için hep bir 'ters durum' olacaktır, hayatta. Olmaması tuhaftır zaten. Sevin o olumsuzlukları, acıları… Dayanın acıya da, umuda da... Kucak açın, sabra da mutluluğa da… Ansızın yüzünüzü güldüren insanların varlığını hissedin; bir de küçük mutluluklarla çocuklar kadar şen olabilmeyi…
Geçen yıl radyoda dinlemiştim,

‘Hayatın özü, özeti her gün “yine, yeni, yeniden” diyebilmekte ve bu cesaretliliği gösterebilme gücünde gizlidir.’demişti, anne ve babasını Van depreminde yitiren bir genç… Yaşı kaç olursa olsun, ne kadar da önemli bir gerçeğin altını çizmişti aslında, tüm üstü çizilenlere kafa tutar bir cesaretlilikle…
Şimdi soruyorum sizlere, hayattan keyif almak için birçok sebep varken insanlar, neden depresif ruh hallerinin tutsağı oluyor dersiniz? Ne gerek var?Hayatta hiçbir şeyin garantisi yok. Hoş, 'hayatı ıskalama lüksümüz de yok!' şairin dediği gibi... Bildiği gibi gelsin hayat, işimiz bu yaşamak!