Kahraman tavuk terörist civciv

HEMEN hemen hepimiz "Kahraman Tavuk ve Terörist Civciv" hikâyesini duymuşuzdur. Bu hikâye, toplumların sorunlara karşı nasıl körleştiğini, hatta bu sorunlardan beslenmeye başladığını ve çözüm sunanları nasıl dışladığını çok güzel anlatır. Toplumlar bazen öyle sorunlara saplanır ki, o sorunlar adeta bir norm haline gelir. Bu sorunlardan beslenen, onlarla yaşamaya alışmış bir yapı oluşur. İşte bu noktada, o sorunu kökten çözecek akılcı projelere ve yenilikçi fikirlere karşı bir direnç başlar. Çünkü çözüm, alışılmış düzeni bozar ve kurulu bağları koparır. Dünya gerçekleriyle, bilimin ışığında ortaya konan çözümler dile getirildiğinde, bunları söyleyenler "Hain" ilan edilir, "Aykırı" bulunur ve dışlanır.

Bu ikilemin en çarpıcı örneği, o meşhur tilki ve tavuk hikâyesidir. Bir köyde, bir tilki kümese dalar. Tavuklar panikle kaçışırken, bir tanesi yakalanır. Tilki, tavuğu afiyetle yer ve karnı doyduğunda rehavete kapılıp derin bir uykuya dalar. Bir süre sonra tavuklar kümese geri döndüklerinde tilkinin uyuduğunu görürler. Tavuklardan biri cesaretle gidip uyuyan tilkinin kulağını gagalar. Canı yanan tilki uyanır ve kulağını gagalayan tavuğu yakalayıp yer.

Diğer tavuklar, kahraman tavuğun kanının aktığı yere bir anıt mezar yaparlar. Bu tavuğun, hain tilkiyi gagalaması nesilden nesle aktarılmaya ve bir efsane olmaya başlar. Her yıl tavuğun hayatını kaybettiği yerde anma törenleri düzenlenir, aziz hatırasına şiirler okunur ve kahramanlık hikâyeleri anlatılır. Kümesteki civcivler bu törenlere getirilir, gelecek nesillere bu kahramanlığın anlatılması için konuşmalar yapılır. Artık aşılması imkânsız bir gelenek oluşmuştur. Her yıl tavuk öldüğü yerde anılır, tilkinin kulağına vurduğu gaga temsili olarak canlandırılır, hain tilkiye beddualar edilip kahraman tavuk için dualar okunur. Yine bir ölüm yıldönümünde, sarı bir civciv kürsüye gelir, yanık ve etkili sesiyle şiirini okuyup iner. Bu sırada civcivler arasından bir gülme sesi duyulur. Herkes pürdikkat dönüp sesin geldiği yere bakar. Ses, siyah bir civcivden gelmektedir.

Siyah civciv devam eder: “Keşke kahraman yüce tavuk, tilkinin kulağını gagalamak yerine çiftçinin kulağını gagalayıp uyandırsaydı. Çiftçi kapardı çifteyi ve tilkiyi vururdu!”

Bu çıkış karşısında ahali neye uğradığını şaşırır. Civcivi hain ilan edip çiftlikten kovarlar.

Sonuç:

Kanıksanan gelenekleri akılla ve zekâyla çözmek işte bu kadar zordur! Bu hikâye, kökleşmiş alışkanlıklara ve sorunlara karşı getirilen akılcı ve gerçekçi çözümlerin ne denli zor kabul gördüğünü gözler önüne seriyor. Bazen toplumsal hafıza, gerçek çözümler yerine romantize edilmiş, sembolik eylemleri tercih eder. Önemli olan, siyah civciv gibi cesurca düşünmek ve sorunların kökenine inerek kalıcı çözümler üretmektir. Sizce de bu hikâye günümüz toplumları için hala geçerliliğini koruyor mu?

Esen kalın...