"KAÇ yaşındasın?" diye sorsalar, eskiden "25" derdik, "40" derdik. Ama şimdi, bu faturalı, dijital ve durmadan akan "yeni dünya düzeni" çağında, sanırım en doğru cevap şu: "Kaç fatura yaşındayım?"
Gözümüzü açtığımızdan beri birileri bir şeyleri satıyor. Eskiden gürül gürül akan pınarlar yavaş yavaş kayboldu. "Sular çekildi" derken, evimizin içinde musluğa dokunduğumuzda şırıl şırıl akıyor. Konfor, değil mi?
Ama adam suyu satıyor, bir de kullandığın sudan "niye kullandın" ücreti alıyor. Şebekenin, arıtmanın, dağıtımın bedeli, anladık. Ama suyun kendisi bedava değil miydi? Hey gidi çeşme başları...
Gaz lambaları, mumlar yerini, düğmeye bastığın an odana güneş gibi doğan ampullere bıraktı. Güzel bir konfor elbette! Ama adam, elektriği satıyor, üstüne bir de "kayıp kaçak" bedelini bizden tahsil ediyor. Hani o elektriği çalanlar, hattı kaçıranlar...
Onların faturasını neden hep beraber ödüyoruz? Sanırsın ki, elektriği satıp da zarar eden bir sistem var!
Eski gramofonlar zirveden yavaş yavaş inerken, televizyonlar evimizin başköşesine yerleşti. Adam, televizyonu satıyor (ÖTV'si, KDV'si cabası), ama o televizyondaki programın ücretini ayrıca alıyor (digitaller, platformlar, paketler...).
Eskiden TRT bandrolü vardı, şimdi ekrana baktığın her saniye için ekstra bir bedel ödeme baskısı.
PTT önünde saatlerce bekleyip, "alo" demek için telefon yazdırdığımız yıllar çok uzak değil. Sonra telefon cebimize girdi, özgürleştik!
Ama adam, telefonu satıyor, hattı satıyor, interneti "cigabayt cigabayt" (GB) adeta gram altın gibi satıyor. Her dakikanın, her mesajın, her MB'ın bedeli var.
Özgürlüğümüz, bir "Kota" kadar.
Her şeyin bir bedeli var bu hayatta. Doğru. Ama artık bedel, konfor kadar fatura demek.
Eskiden bir lokantaya gittiğinde garson gelir, "Ne verelim abimize?" derdi. Şimdi hem yemeğin parasını ödüyorsun, hem de garsonluğu sen yapıyorsun: Self servis. Yani hem müşteri hem bedava işçi.
Eskiden kağnı, at arabası vardı. Öküzlerin ya da atların yemini verdin mi iş biterdi. Şimdi araba ayrı para: ÖTV, KDV, trafik sigortası, kasko, ek taşıt alım vergisi, fenni muayene... Derken bir araba sahibi olan, ömür boyu en pahalı akaryakıtla o metal kutuyu besleyecek.
Ne çok değişti hayatımızda.
Özgürlüğümüz arttıkça, konforumuz arttıkça, faturaizme esir düştük.
Adına “Yeni Dünya Düzeni” diyorlar. Ya bu düzene uyarsın ya da uymazsın gibi bir seçenek yok. Tek seçenek var: Ne pahasına olursa olsun hep para kazanmak ve bu yeni dünya düzeninin döner çarkından kopmamak.
Konforlu kafesimizin kapıları ardına kadar açık. Ama çıkıp gidecek yerimiz yok. Çünkü dışarısı, ödenmemiş faturalarla dolu.
Sanırım "Kaç fatura yaşındayız?" sorusu, aslında modern köleliğimizin yaşını soruyor. Ve bu yaş, her geçen gün artıyor.
Faturanızı ödediniz mi?
Esen kalın…