SAVAŞ ve barış adlı ölümsüz eserde Tolstoy, insanlık dramını savaşın yıkıcılığı üzerinden anlatır. Ne yazık ki, bugün Orta Doğu coğrafyasında, romanlardaki acıların bir benzerini canlı canlı yaşıyoruz. İran ile İsrail arasında bir haftadır süren çatışmalar, bölge semalarını füzelerle, bombalarla aydınlatırken, sivil halkın çığlıkları yüreğimizi dağlıyor. Bu çatışma, sadece iki ülkenin değil, tüm bölgenin kaderini etkileyecek derin izler bırakmaya aday.
Demir Kubbe'nin Zaafı ve Beklenmedik Bir Yüzleşme
İsrail'in 'Aşılmaz' denilen Demir Kubbe sisteminin zaaflarının ortaya çıkmasıyla savaşın seyri değişmeye başladı. İsrail halkı, tarihinde ilk kez kendi ülkesinde böylesine büyük bir ateşle ve korkuyla yüzleşti. Kurulduğu günden bu yana bölge ülkelerine kan kusturan Tel Aviv yönetimi, beklemediği bir reaksiyonla karşılaştı. Bu durum, İsrail'in askeri üstünlüğüne dair algıları kökten sarsıyor.
Savaşın sadece acı ve gözyaşından ibaret olmadığını, korkunç bir de faturası olduğunu unutmayalım. İran füzelerini engellemek için devreye giren İsrail Demir Kubbe sisteminin bir gecelik maliyeti tam 287 milyon dolar. Bu sadece savunma amaçlı bir maliyet. Saldırıda kullanılan silahların, ekipmanların ve düşen her füzenin verdiği zarar bunun en az iki katı. Aynı durum İran için de geçerli. Bu çatışma, sadece iki ülkeye değil, tüm bölge ülkelerine ağır maliyetler getiriyor: Duran ticaret, üretimde yaşanan aksaklıklar, insan kayıpları ve yıkılan şehirler...
Totaliter Rejimlerin Acı Gerçeği ve İstihbarat Çıkmazı
Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla iki kutuplu dünya sistemi uzun süre zayıflamış, ancak Rusya'nın yeniden yükselişi ve Çin faktörüyle dünya tekrar iki kutuplu bir sisteme evrilmişti. Bu savaşın şu ana kadar akılda kalanı ise, İran devletinin yabancı istihbarat örgütlerine karşı hiçbir önleminin olmayışı oldu. Rejim, kendi korumak adına koyduğu kurallara uymayan halkına karşı gösterdiği denetim ve baskıyı, maalesef uluslararası istihbarat örgütlerinden esirgememiş. Totaliter rejimlerin en büyük zaafı da budur: Önce kendi rejimi, sonra diğer meseleler.
Otobüste saçının teli görülen bir kadına gösterilen hassasiyet, başkentin göbeğinde dron fabrikası kuran Mossad ajanlarından esirgenmiş. İstihbarat noktasında büyük bir zafiyet içinde olan İran, komuta kademesine yapılan saldırılardan bile haberdar olmamış, hemen hepsi yataklarında uyurken öldürülmüş. İsrail tarafından daha önceki saldırılara sadece sembolik karşılık veren İran için yapılan "Kağıttan kaplan" eleştirileri de, bu bir haftalık sürede boş çıktı. Özellikle balistik füze sanayisinde çok büyük mesafeler kat ettiği, İsrail'in kentlerinden yükselen patlama sesleriyle teyit edilmiş oldu.
Kim Kimin Yanında? Küresel Denklemin Yeni Oyuncuları
Şimdi tüm dünya ABD'nin savaşa dahil olup olmayacağını tartışıyor. Bence çok yanlış bir mesele tartışılıyor. ABD'si olmayan İsrail bir hiçtir ve zaten başından beri birlikte hareket ediyorlar. Asıl merak edilmesi gereken konu şu: Rusya, Çin, Pakistan, Kuzey Kore gibi ülkelerin İran'a arka çıkıp çıkmayacağı. Bu konuda Rusya ve Pakistan net tavırlarını ortaya koydular. Avrupa Birliği'nin İsrail'e desteği ise sahaya başka şekilde yansıyacak; bunu çatışmanın sürmesi halinde göreceğiz.
İsrail'in tarihsel süreçte planladığı Büyük İsrail Devleti projesi, son 16 yıldır tıkır tıkır işliyor. "İran düşerse sıra kime gelecek?" diye soran bölge ülkelerinin hala İsrail'e tepki göstermemesi, hatta destek vermesi ise işin en dramatik boyutu.
Vekalet Savaşları ve Bölgesel Çıkmaz
İran ve İsrail arasında bir kara savaşı şu şartlarda pek mümkün görünmüyor. Ancak İran içinde rejim karşıtları ile ayrılıkçı etnik gruplar üzerinden bir vekalet savaşı olma ihtimali yüksek. Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) kapsamında her zaman vekalet savaşları öne çıkarıldı. Suriye'de bile, Müslüman olmadığı halde şeriat isteyen Avrupalı savaşçılar ortaya çıktı.
Bu çatışma uzarsa, bundan sadece savaşan ülkeler değil, tüm bölge ülkeleri zarar görecektir. Özellikle petrol sevkiyatı ve Hürmüz Boğazı'nın kapatılması, Çin başta olmak üzere tüm dünyada enerji maliyetlerini katlayacaktır.
Temennimiz, bir an evvel barışın sağlanması ve bu kanlı faturanın daha da büyümeden son bulmasıdır.
Esen kalın...